bir karmaşa denizinde kendimi ait hissedip hissetmediğimi bilmediğim, hem itici, hem de çekici olan, herkesin kendine bir mevki bulmaya çalıştığı bir yolculuğun, üçüncü mevki, en melun yolcusuyum.
bütün gücümle bu yolculuktan kurtulmaya çalıştığım hengamede, karanlık kimleri yutacak ve kimin ipi çekilecek, bilmiyorum. sokak lambaları arasında şakaklarıma gölgeler düşerken, yitip giden yollarda kırılır kaldırımlar. kan-ter içinde bir umut kapısı arayarak, yalpalaya yalpalaya yürürüm. ağzım dilim kupkuru, bu kapı neden açılmıyor? ah bu kapı neden açılmıyor? mezarcım beni bekliyormuşçasına canım sıkılıyor.
2.boyut – gece kalıntıları
dünya kaç kez yıkıldı üzerime, kaç kez altında kaldım. dipsiz kuyuları sarsan monolog cümlelerle boşuna değildi çırpınışlarım. kaybolduğum felsefe bozuntularında kendimi kurşuna dizdim ve bir intihar dönemecinden yeniden başladı hayat.
“bilincin gereğinden fazlası hastalıktır hem de tam anlamıyla bir hastalık” diyen dostoyevski’yle şizofreniyi oynadım. kimi zaman karamazov oldum; alyoşa kadar masum, ivan kadar bulanık, dimitri gibi serkeş, pavloviç gibi kösnü düşüncelerle küstahça keşmekeş bir yaşam sürdüm.
kördüğüm
cennete çok var daha
bırak kanasın yaraların
hadi gel
gel de
kendi masallarımıza yeni kahramanlar bulalım
hadi gel
kırmızı rujlu kuklalar ortasında
tam bir senfoni
taşınmaz bir ruhla
kan ter içinde koştum
çok odalı koridorların çığlığıdır
yaralı yüzüme vuran
1.
teninden sıyrıldı kent
köşe başlarını tutmuş
çırılçıplak
sidikli cellatlar
birinci boyut
...
ikinci boyut (fantastik)
çok uzun zaman sonra… belki de o kadar çok değil.
çağrıların ve yalvarışların sonuçsuz kaldığı bir anda devreye girer şiir.…ama şiir bambaşkadır, ama şenlik istemez şiir. ne yani vuralım mı kelimeleri yerden yere, oyalım mı iki gözünü şiirin.
önemli olan şiire nasıl baktığımızdır, hangi gözle. kimisi yüzükoyun uzandığında düşlerine; ince belli,.. bakar durur, ama bir sonuç alamaz. ne yani tecavüz mü edelim şiire.
kimisi emek olarak bakar şiire, onun içim şiir ekmektir, aştır, ve alın teridir.
kimisi için de bir inancın yansımasıdır şiir. sen bu yörenin küçük çobanısın, hele bir türkü çınlat. hele kurban bana bir nan ver, bir de soğan, bir de bir türkü çığırdın mı… ohooooo...
eylem e
kırmızı perdeler çektim gözlerime
bilinmeyen güçler tarafından kalbime ilham edilen
öykülerin bittiği yerde
senin şiirin başlıyor.
asla unutmayacak olan deniz güçük e
(İstanbul)
pendik istasyonunda soğuk bir akşam
ezilmiştim
horlanmıştım
hadi
zifte karışmadan
törensel bir direnişle
gecenin yırtık yüzüne tükür
de
gel
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!