Gecenin embriyosunda gündüz
Günlerden Cuma, dünyanın ilk günü
Ve toprağa ayak basan, ilk güler yüz
Gümüş kıran bir altın sarısı güneş
Hangi şafaktı? Yer kabuğu soğuduğunda
Mahşerden dört atlı, hem de kanatlı
Cennetten alıp yere döşediler
Göz alabildiğine bütün
Mesafeler dümdüz..
Levh-i Mahfuzdan arz-ı endam
Hannas’tan ırak olsun beşer, sülalecek
Çöller bağ bahçe idi, mazi-i Şadda köşe bucak
Afetlerin yuttuğunu, kürre-i arz geri verecek
Ondan sonra., Herkes altın bulacak..
Henüz kulaklarında küpe yokken Havva’nın
Şeremetli kadındı, dikilmiş tepesine Arafat dağının
Mamutlar içini boşaltırken., Devasa yeşil bir sunağın
Ademle attılar temelini., İnsanlıkta ilk çağın..
Şimdi yine gün o gün gibi, altın sarısı gündüz
Şimdi yine mufassal mesafeler, imkanlar dümdüz
Şimdi yine sayılar doğal, doksan dokuzdan sonrası yüz
Şimdi yine berrak., Nüksettiğinde güler yüz..
Ayın çatladığı gün gibi, aşikar gün
Aşk denilince., “Ya Hû! ” Akıl fakir fikir mecnun
Beş bin yıldır meşk etmiş beşer, yer yüzü darülfünun
Hülasa., Kalemin çizdiği, behemehal
Ortasında noktası olan, bir nun..
Yarın yine, Cumaya gün doğuyor
Gece ıkındıkça, nice meseller yok oluyor!
Zamanın duvarları üzerimize yıkıldıkça
İnsan şeytana inkılap(mı?) ediyor..
Hafazanallah..
...
08.06.2005
Mehmet Sani ÖzelKayıt Tarihi : 8.6.2007 12:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yarın yine, Cumaya gün doğuyor Gece ıkındıkça, nice meseller yok oluyor! Zamanın duvarları üzerimize yıkıldıkça İnsan şeytana inkılap(mı?) ediyor.. Hafazanallah.. ...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!