Şu fani dünyada dost bildiklerim
Hepsi birer, birer çekip gittiler
Arkamdan vurdular dost sandıklarım
Sinemde bir yara açıp gittiler
Kimini dost bilip sırrımı açtım
Sıra, sıra duran Dumanlı dağlar
Zirveleri karlı boranlı dağlar
Türlü çiçek açmış yamaçlarında
Gurbete gidene yol veren dağlar
Yeşile karışmış mor menekşeler
Duydum ki yurdumu düşmanlar sarmış
Bilmemiş bağrında kefensiz şehitler varmış
Vurmuş hançerini toprağı yarmış
Haykırarak çıkmış şehit ömerim
Henüz taze fidan gençlik çağında
Söylesem derdimi yüce dağlara
Mor sümbüllü bahçelere bağlara
Özlem duydum mazimdeki çağlara
Çocuklukta günler ne kadar hoşmuş
Gençliğim hep geçti türlü çileyle
Gazel dökmüş viran olmuş bağlarım
Karlar yağmış duman olmuş dağlarım
Yaşım gelip geçmiş ona yanarım
Güldürmedin felek beni dünyada
Ne dedim ne ettim felek ben sana
Yine yol göründü gurbet ellere
Bilmem ne diyara doğru giderim
Sardı bu gönlümü gene bir hüzün
Diyar, diyar gurbet ele giderim
Aldın benliğimi gurbet sen benden
Hayat denen bu yolda neler, neler gördüm ben
Bu hayatın uğrunda ne ödüller verdim ben
Bazen içten bir gülüş bazen engelli yokuş
Yürüdüm bu yollarda ne hayaller kurdum ben
Hayatın yollarında yürüyerek yoruldum
İşte geldik gidiyoruz
İnsanlara eyvah olsun
Dünya denen bu devranda
İyilere selam olsun
Kötülere kalmaz dünya
Bu nasıl şehrimiş çileyle dolu
Ne temiz havası nede bir yolu
Nede kalmış koklanacak bir gülü
Çile şehri olmuşsun sen İstanbul
Sarayların olsa imiş neyime
Bu gün başım duman, duman yüce dağlar misali
Kafam bozuk düzelmiyor, Nazlı yara küstüm, küseli
Başım alıp çöllere düşsem diyar, diyar dolaşsam
Ley lamı arasam mecnun misali
Kor ateşlerde yansam, Aslı uğruna kerem misali




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!