Leyla sandığın, bir gül etmez belki
Bilse keşke, güller bunu söylese…
Ömür verdiğin, âna değmez belki
Görse keşke, yeller bunu söylese…
Yâr kurbanı çoktur, düştüğün çölün
Kalubela’dan geldin, sen de alış
Doğduğun şu dünya, toptan üç karış,
Menzili ölümdür, son Hakk’a varış…
Kulları hâz harcıyor, burda Lina!
Çokları az harcıyor, burda Lina!
Öyle süslü ve öyle güzeller ki
Sanırlar, ‘’onlar yoksa kâinat yok!’’
Yalan dünyaya kör, müptezeller ki,
Hiçbir şeylerinde, tek hakikât yok!
Dem alırlar hâbire, dün-bugünden
Gözlerim değince, sensiz uykuya
Geceyi parça parça deşer aklım
Kalbim de kördüğüm nice korkuya
Durduğu yerde, rehin düşer aklım.
Uğultu içinde ruh, ıssız bahçe,
Selam diye açsam gelen mektubu
Satır satır, dize dize, dert gelir…
Elimde kopar tuttuğumun kulpu
Parça parça, öze öze, dert gelir…
İt geçer önümden, belası bulur
Seni yitirdiğim gün
İlk düşlerim ağrıdı
Bir bulut kanadı göğümde
Kuşlarım ağrıdı
Nicesi geldi geçti diyerek
Avutsam da kendimi
Ne suç bendedir, ne günah benim
Sen Leyla güldün, ben Mecnun oldum!
Ne elin, ne tenin bilir, tenim…
Sen Leyla güldün, ben Mecnun oldum!
Çağladı gözlerinden aşk nehri
Dürdüm kenara geceleri
Çizdim geçmişi, önceleri,
Sardım tütünle heceleri
Yokluğunu köze yatırdım!
Yanmadı verdiğin yeminler
Ton keder yüklü, Şam kervanı gibi
Nere gelir, nere gider geceler…
Hicran denizinin tufanı gibi
Zora gelir, zora gider geceler…
Gâh, sabaha dek sızlayan ırmaktır,
Besmeleyle kurduğum sofrada Hâk
Açtığım an, tek seni sayıkladım…
İki avcumla göğü, kuş salarak
Biçtiğim an, tek seni sayıkladım…
Kâh bulut görünce, kâh ay batınca
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!