İnleyen her gönlün feryadını,
Sızlayan her kalbin ahını
Dolan her bardağın boşalışını,
Coşan her çağlayanın çağlayışını
Fazlasıyla bilensin Rabbim!
…
Dua; kalpten arşa uzanan bir hat...
Buutlu mekândan, namütenahiye seyahat…
Ama bu vadide vasıta ne at,
Ne uçak, ne de ışıktan hızlı Burak...
Hayret ve zevkle seyredilecek bir seyahat...
…
Dua bir mıknatıs…
Bütün zaman ve mekânın,
Her şeyin üzerinde, mutlak hüküm,
Acziyeti ilan ve ilam…
…
Duayı sadece insanlar yapmaz...
Dağlar, taşlar, ırmaklar, yapraklar, kuşlar,
Semada bulutlar da dile gelip dilenirler.
Atomlar, güneş de nutka gelip seslenirler...
Hat dilleriyle... İhtiyaç dilleriyle...
…
Hal diliyle dua, kal diliyle dua,
Fili diliyle dua, istidat diliyle dua...
İnsan bazen çağlayan gibi coşar,
Bazen lal kesilir sessiz infialiyle...
Bükük boynu, kırık gönlü, mecalsiz lisanîyle...
…
Çaldık kapıyı “Buyurun” dendi.
Ne yapacak ve ne isteyeceğiz?
İstenecek o kadar çok şey var ki,
Saymakla bitmez…
…
İnsan dua etmeli. Hem de pek çok.
Gönlünü vererek… Yalvarıp, yakararak...
Kendinden geçerek...
İyiliği ve güzelliği isteyerek
…
Brs–290510
Kayıt Tarihi : 29.5.2010 22:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!