İlahi Şiiri - Yorumlar

Aziz Mahmud Hüdayi
539

ŞİİR


98

TAKİPÇİ

Buyruğun tut Rahman'ın, tevhide gel tevhide
Tazelensin imanın, tevhide gel tevhide.

Yaban yerlere bakma, cânın odlara yakma
Her gördüğüne akma, tevhide gel tevhide.

Mâsivâdan gözün yum, ne umarsan Hak'tan um

Tamamını Oku
  • Hüseyin Pelit
    Hüseyin Pelit 07.11.2023 - 12:54

    Hüdayi

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan 22.04.2020 - 17:31

    Kendilerinin türbelerini bir kaç kez ziyaret ettim. Allah kabul etsin. Hayatını okudum bilgi edindim. Şair yönününde yeni yeni öğrenmekteyim geçenlerde bir şiirini daha okumuştum. İlahide çok güzel anlamlı. Allah razı olsun

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi 22.04.2020 - 14:53

    SORALIM…
    Ezelî ve ebedî olan Allah'a imanı, inancı dile getiren muhteşem bir ilahî.
    Allah'a inancı dile getirmenin, onun yüceliğini, ulviyetini, ezelî ve ebedî oluşunu şiirle anlatmanın olumsuz yanı olamaz.
    Hangi dizesinde veya beyitinde Kur'an'a aykırı bir ifade var?
    Temel alınan yine Allah kelamı değil mi?
    İçtenlikle, saygıyla, hayranlıkla, bağlılıkla, kalben ve fikren inanarak duygu ve düşünceler söylenmişse bunda hata aramanın ne gereği var?
    Cami cemaati oluyor, doğru dini öğretmek için cuma günleri vaaz ve hutbe veriliyorsa; cami haricinde, hiçbir amaç gütmeden, sırf Allah rızası için, Allah kelamını dosdoğru açıklamanın ve öğretmenin sakıncası ne olabilir?
    Mealler, Arapça bilmeyenler için değil mi?
    Yüzyıllardır Anadolu halkı, özellikle de medrese tahsili görmemiş, Arpça öğrenmemiş insanımız Kur'an'ın sadece tilavetiyle yetinmedi mi?
    Yani usulüne uygun okumaya çalışıp insan sesindeki etki gücüyle Müslüman olduk; Kur'an'ı okumuş, Allah'a bilerek inanmış olduk. Bu durum, anlamını bilmeden, tek ayak üzere yürümek olmaz mı?
    Sadece okumasını bilmek bile “Dindar adam, Kur’an’ı çok iyi biliyor, çok iyi okuyor. İyi Müslüman. Molla insan…” insanlara bu tür itibar ve iltifat vesilesi olmadı mı?

    İşin bir de ictimaî ve tarihî yönü var.
    Selçuklu dağılırken milletin toparlanmasına vesile olan ruhu yeniden kimler aşıladı veya uyandırdı?
    Anadolu’da Ahmet Yesevî talebeleriyle bu inancı kimler yaydı ve yeniden aynı ruhu verdi?
    Şöyle de diyebiliriz. Yesevi’nin öğrencileri, müritleri, sonrasında şeyhleri, tarikat ehlileri varken camilerde vaazlar, hutbeler verilmiyor muydu?
    Neden millet onlara teveccüh etti? Onların etrafında kenetlendi?

    Her Osmanlı padişahının mensup olduğu ve intisap ettiği bir tarikat ve şeyhi yok muydu?
    Kur’an’a bid’at’lar sokulurken –bilerek ve kasıtlı bu işi yapanlara zaten Müslüman demek doğru değil- bunların doğrusunu kimler dile getirdi?
    Velhasıl soruları çoğaltabiliriz.

    Hayatın sırrı, tabiata hangi gözle baktığına bağlı.
    Gönül gözüyle bakarsan her bir nesnede Allah’ın gücünü, kudretini, yaratıcılığını, ölümsüzlüğünü ve vahdetini görürsün.
    Nesne gözüyle bakarsan çer çöp, ot, bitki, ağaç, dağ, taş vs görürsün. ‘Mâsivâ’nın hikmetini anlayamazsın. Yer içersin, gezer tozarsın, nefes tükenince de toprak olur gidersin. Yani ruhsuz, şuursuz, akılsız, hissiz madde gelir, madde gidersin. Kısaca kendini ve gönlünü avutursun. Ebedî hayatı düşünmeden, inanmadan, güzel yaşadığını, dolu dolu yaşadığını sanırsın.
    Rabbim insana akıl verilmiş, gönül verilmiş, ruh - can vermiş.
    Bir de beden.
    Bedenini doyururken ruhunu doyuramazsan vay haline.

    Tercih de insanın.

    “VAHDET- EL VÜCUT VE VAHDET EL-ŞUHUT" Mezhebi?...
    Hiç duymadığım bir Mezhep veya var ise tarikat!...
    Böyle bir Mezhebin imamı / şeyhi kimmiş?
    Nerede, hangi devirde yaşamış?
    Kimler bu mezhebe inanıyormuş?

    Verilen akıl, irade, anlayış, algı, muhakeme gücü, araştırma yeteneği ve doğruyu öğrenme isteği varken fikr-i sabit olmanın mantığına bürünmek ve ısrarcı olmamak lazım derim.
    İlahi’den bir beyitle noktalayalım sorularımızı.
    “Uyanagör gafletten, geç bu fani lezzetten
    İç kevser-i vahdetten, tevhide gel tevhide.”
    Gaflet uykusundan uyan. Görünen her şey insana lezzetli, güzel, hoş, etkileyici, zevk verici gelebilir. Yer - içersin, gezer- tozarsın. Bunlar dünyanın fanilikleri. Ancak o “kevseri, kesreti, masivayı” yani resmi yapanı, yaratanı görüp düşünmezsin. Aslı aramaz, anlamazsan hayalle, asıl olmayanla, fenayla avunur kalırsın. İç birlik Kevser’inden, yani cennet şarabından (buradaki şarap, bildiğimiz mayalanmış üzüm suyu değil, şurup olan üzüm suyudur. ‘Şurub – şarab’ içilecek şey anlamındadır.) Tek ve bir olana, eşi ve benzeri olmayana gel. Allah aşkıyla tek gerçeği kabullen. O’na inan, O’na ibadet ve kulluk et. Hakikate eriş.

    Kevser Suresi - Elmalı Tefsiri
    (http://biriz.biz/kuran/kevsertefsiri.htm)
    1- “Muhakkak biz ( Sûresi'ne bkz.) "Sana Kevser'i verdik." Hitap, Resulullah'adır. "I'tâ"da malumdur ki, atıyye (lütuf, ihsan)
    vermek, iyilik yapmaktır. Yani ey Muhammed, emin ol ki biz, Hak Rabb'ın yüksek şanımızla sana özel lütuf ve ihsan
    olarak kevser verdik kevser. “

    KEVSER’in hangi anlamlara geldiğini, ne olduğunu anlamak için verdiğim linki açıp okuyabilirsiniz.

    Seçici Kurul’a teşekkürler.
    Her telden, her dilden, her fikre, her gönüle…
    Saygı ve selamlar…

    22 Nisan 2020
    Hikmet Çiftçi

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin 22.04.2020 - 13:08

    Amin kardeşim. Allah-cc-cümle müstakim kullarından razı olsun inşaallah.

    Bil-mukabil...

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin 22.04.2020 - 11:45

    Evet; Onların dem vurdukları Kevser "KEVSER" suresindeki ve resulullah-sav-ın sahih hadislerindeki gerçek Kevser değil Vahdet-el vücut ve Vahdet Eş-Şuhut felsefesinin şirk Kevser-i havzıdır.

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin 22.04.2020 - 11:40

    Muhterem kardeşim; Bütün tarikatların menşei aynıdır. Yani paralel din uydurma ve İslamı da tıpkı Yahudilik ve Hıristiyanlığa döndürme gayesine matuf çalışmalar yapmak. Bu sapık akımların ilk mucidi Muhyiddin El-Arabi dir. Hallac ,Beyazid-i Bistami, Sadrettin El Konevi Celalettin Er-Rumi Yunus Emre, İsmail Hakkı Bursevi vs hepsi de aynı görüşü paylaşan kişilerdir."Batınilik" mezhebinin kurucusu Haşhaşilerin lideri İranlı Hasan Sabbah denen zat farklı bir sapıklık çığırı açmış ve Kur'anın bir zahiri bir de batını manası vardır diyerek-Al-i İmran suresinin 7. ayetinde açıkladığı bariz gerçeğe muhalif olarak- ortaya yepyeni bir görüş atmıştır. Yani din-i İslamda iki temel ölçü vardır ki bunlardan birisi Kur'anın muhkem ayetleri diğeri de o ayetlere muhalif düşmeyen sahih hadislerdir. Bu iki ana kıstasa muhalif düşen bütün görüşler ve yorumlar resulullah-sav-ı ifadesiyle ki o şöyledir;"SÖZLERİN EN GÜZELİ ALLAH'IN SÖZÜ OLAN KUR'ANDIR. YOLLARIN EN GÜZELİ İSE BENİM SÜNNETİMDİR. İŞLERİN EN KÖTÜSÜ İSE DİNE SONRADAN SOKULAN ŞEYLERDİR Kİ BUNLARA BİD'AT DENİR.BÜTÜN BİD'ATLER DALALET-SAPIKLIK-TİR VE BÜTÜN DALALETLER CEHENNEMDEDİR!" insanları cehenneme sevk eden sapık yollardır. Hülasa; Orijinal-Kitap sünnet menşeli-İslam'ın yeni yollara tarikatlere asla ihtiyacı yoktur! Zira o "DİNİNİZİ KEMALE ERDİRİP ÜZERİNİZDEKİ NİMETİMİ TAMAMLADIM VE DİN OLARAK DA İSLAMDAN RAZI OLDUM!" ayetinin beyanıyla Resulullah-sav-ın vefatından önce tamamlanmış ve olay bitmiştir.

    Cevap Yaz
  • Zeynep Kırmızı
    Zeynep Kırmızı 22.04.2020 - 08:10

    Rabbim yolundan saptirmasın
    Kevserinden cümlemize içirmek nasip etsin
    İlahi olarak dinliyoruz günün şiiri olmasına çok sevindim
    Merhuma Allah gani gani
    Rahmet eylesin

    Cevap Yaz
  • Ali Koç Elegeçmez
    Ali Koç Elegeçmez 22.04.2020 - 07:26

    Şiir sanatı ve mânâ olarak çok güzel...Ruhu şâd olsun..

    Cevap Yaz
  • Yasin Sarıahmet
    Yasin Sarıahmet 22.04.2020 - 06:10

    Dini islamın ilk ve en mühim meselesi tevhid doğru snlamak ve tatbik etmek gerek zira itikatta sendeledin mi amelde uçsan nafile. Şiirin gayr- i müslimden ziyade hali hazırda müslüman olana hitabı birazda bundandır.

    Cevap Yaz
  • Osman Akçay
    Osman Akçay 22.04.2020 - 00:55

    İnsanlık tarihi savaşlar tarihi gibidir. İslam dini ise bir barış ve esenlik dinidir. İslam; insanı nefsin ihtiraslarına karşı devamlı uyarır ve kardeşliği ilke edinir. Tevhid, bu birlik ve kardeşlik anlayışının bir tezahürüdür. Şiir, tevhid fikri ekseninde okuruna bir yol haritası çizmektedir. Şair, Rahman’ın buyruğunu tutmayı, merkezde hep Allah’ın olmasını bize öğütlemektedir. İnsanı ‘tevhid’den uzak kılacak şeyin ise şirke düşmek olduğunu belirtmektedir. Şairin de belirttiği gibi Yaradan’ı seven insan her şeyi bu sevgi penceresinden değerlendirecektir. Aksi ise insanın kendi egosunun buyruklarına itaat etmesidir. Şiirde bu duruma gaflet denilmektedir. Dünyadaki tüm sorunların sebebi de insanın gafil olması yani kendini merkeze koyması, diğer insanları ve canlıları acımasızca sömürmek istemesi yanılgısıdır. Şair, fani lezzetler konusunda herkesi uyarmakta, Allah’ın çizdiği çizgiyi takip etmemizi bizlere öğütlemektedir. Şairimizi şiirinde bahsettiği Kevser’den içmeyi Rabbim nasip etsin.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta