İlahi Şiiri - Aziz Mahmud Hüdayi

Aziz Mahmud Hüdayi
539

ŞİİR


98

TAKİPÇİ

İlahi

Buyruğun tut Rahman'ın, tevhide gel tevhide
Tazelensin imanın, tevhide gel tevhide.

Yaban yerlere bakma, cânın odlara yakma
Her gördüğüne akma, tevhide gel tevhide.

Mâsivâdan gözün yum, ne umarsan Hak'tan um
Gitsin gönülden hümum, tevhide gel tevhide.

Zahirde kalan kişi, güç etme âsân işi
Gider gayri teşvişi, tevhide gel tevhide.

Şirki baştan savarsan, Hak bilmeye iversen
Yaradan'ı seversen, tevhide gel tevhide.

Emri yerine getir, erkenden işi bitir
Sıdk ile iman getir, tevhide gel tevhide.

Sen seni ne sanırsın, fâniye dayanırsın
Üş bir gün uyanırsın, tevhide gel tevhide.

Uyanagör gafletten, geç bu fani lezzetten
İç kevser-i vahdetten, tevhide gel tevhide.

Hüdayî'yi gûş eyle, şevke gelip çûş eyle
Bu kevserden nûş eyle, tevhide gel tevhide.

Od: Ateş
Mâsivâ: Allâh'tan başka her şey
Hümum: Kederler
Asân: Kolay
Teşviş: Kargaşa
İvermek: Acele etmek
Sıdk: Sadakat
Üş: Elbet
Gûş: Dinlemek
Cûş: Coşmak
Nûş: İçmek

Aziz Mahmud Hüdayi
Kayıt Tarihi : 9.2.2007 23:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hüseyin Pelit
    Hüseyin Pelit

    Hüdayi

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    Kendilerinin türbelerini bir kaç kez ziyaret ettim. Allah kabul etsin. Hayatını okudum bilgi edindim. Şair yönününde yeni yeni öğrenmekteyim geçenlerde bir şiirini daha okumuştum. İlahide çok güzel anlamlı. Allah razı olsun

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi

    SORALIM…
    Ezelî ve ebedî olan Allah'a imanı, inancı dile getiren muhteşem bir ilahî.
    Allah'a inancı dile getirmenin, onun yüceliğini, ulviyetini, ezelî ve ebedî oluşunu şiirle anlatmanın olumsuz yanı olamaz.
    Hangi dizesinde veya beyitinde Kur'an'a aykırı bir ifade var?
    Temel alınan yine Allah kelamı değil mi?
    İçtenlikle, saygıyla, hayranlıkla, bağlılıkla, kalben ve fikren inanarak duygu ve düşünceler söylenmişse bunda hata aramanın ne gereği var?
    Cami cemaati oluyor, doğru dini öğretmek için cuma günleri vaaz ve hutbe veriliyorsa; cami haricinde, hiçbir amaç gütmeden, sırf Allah rızası için, Allah kelamını dosdoğru açıklamanın ve öğretmenin sakıncası ne olabilir?
    Mealler, Arapça bilmeyenler için değil mi?
    Yüzyıllardır Anadolu halkı, özellikle de medrese tahsili görmemiş, Arpça öğrenmemiş insanımız Kur'an'ın sadece tilavetiyle yetinmedi mi?
    Yani usulüne uygun okumaya çalışıp insan sesindeki etki gücüyle Müslüman olduk; Kur'an'ı okumuş, Allah'a bilerek inanmış olduk. Bu durum, anlamını bilmeden, tek ayak üzere yürümek olmaz mı?
    Sadece okumasını bilmek bile “Dindar adam, Kur’an’ı çok iyi biliyor, çok iyi okuyor. İyi Müslüman. Molla insan…” insanlara bu tür itibar ve iltifat vesilesi olmadı mı?

    İşin bir de ictimaî ve tarihî yönü var.
    Selçuklu dağılırken milletin toparlanmasına vesile olan ruhu yeniden kimler aşıladı veya uyandırdı?
    Anadolu’da Ahmet Yesevî talebeleriyle bu inancı kimler yaydı ve yeniden aynı ruhu verdi?
    Şöyle de diyebiliriz. Yesevi’nin öğrencileri, müritleri, sonrasında şeyhleri, tarikat ehlileri varken camilerde vaazlar, hutbeler verilmiyor muydu?
    Neden millet onlara teveccüh etti? Onların etrafında kenetlendi?

    Her Osmanlı padişahının mensup olduğu ve intisap ettiği bir tarikat ve şeyhi yok muydu?
    Kur’an’a bid’at’lar sokulurken –bilerek ve kasıtlı bu işi yapanlara zaten Müslüman demek doğru değil- bunların doğrusunu kimler dile getirdi?
    Velhasıl soruları çoğaltabiliriz.

    Hayatın sırrı, tabiata hangi gözle baktığına bağlı.
    Gönül gözüyle bakarsan her bir nesnede Allah’ın gücünü, kudretini, yaratıcılığını, ölümsüzlüğünü ve vahdetini görürsün.
    Nesne gözüyle bakarsan çer çöp, ot, bitki, ağaç, dağ, taş vs görürsün. ‘Mâsivâ’nın hikmetini anlayamazsın. Yer içersin, gezer tozarsın, nefes tükenince de toprak olur gidersin. Yani ruhsuz, şuursuz, akılsız, hissiz madde gelir, madde gidersin. Kısaca kendini ve gönlünü avutursun. Ebedî hayatı düşünmeden, inanmadan, güzel yaşadığını, dolu dolu yaşadığını sanırsın.
    Rabbim insana akıl verilmiş, gönül verilmiş, ruh - can vermiş.
    Bir de beden.
    Bedenini doyururken ruhunu doyuramazsan vay haline.

    Tercih de insanın.

    “VAHDET- EL VÜCUT VE VAHDET EL-ŞUHUT" Mezhebi?...
    Hiç duymadığım bir Mezhep veya var ise tarikat!...
    Böyle bir Mezhebin imamı / şeyhi kimmiş?
    Nerede, hangi devirde yaşamış?
    Kimler bu mezhebe inanıyormuş?

    Verilen akıl, irade, anlayış, algı, muhakeme gücü, araştırma yeteneği ve doğruyu öğrenme isteği varken fikr-i sabit olmanın mantığına bürünmek ve ısrarcı olmamak lazım derim.
    İlahi’den bir beyitle noktalayalım sorularımızı.
    “Uyanagör gafletten, geç bu fani lezzetten
    İç kevser-i vahdetten, tevhide gel tevhide.”
    Gaflet uykusundan uyan. Görünen her şey insana lezzetli, güzel, hoş, etkileyici, zevk verici gelebilir. Yer - içersin, gezer- tozarsın. Bunlar dünyanın fanilikleri. Ancak o “kevseri, kesreti, masivayı” yani resmi yapanı, yaratanı görüp düşünmezsin. Aslı aramaz, anlamazsan hayalle, asıl olmayanla, fenayla avunur kalırsın. İç birlik Kevser’inden, yani cennet şarabından (buradaki şarap, bildiğimiz mayalanmış üzüm suyu değil, şurup olan üzüm suyudur. ‘Şurub – şarab’ içilecek şey anlamındadır.) Tek ve bir olana, eşi ve benzeri olmayana gel. Allah aşkıyla tek gerçeği kabullen. O’na inan, O’na ibadet ve kulluk et. Hakikate eriş.

    Kevser Suresi - Elmalı Tefsiri
    (http://biriz.biz/kuran/kevsertefsiri.htm)
    1- “Muhakkak biz ( Sûresi'ne bkz.) "Sana Kevser'i verdik." Hitap, Resulullah'adır. "I'tâ"da malumdur ki, atıyye (lütuf, ihsan)
    vermek, iyilik yapmaktır. Yani ey Muhammed, emin ol ki biz, Hak Rabb'ın yüksek şanımızla sana özel lütuf ve ihsan
    olarak kevser verdik kevser. “

    KEVSER’in hangi anlamlara geldiğini, ne olduğunu anlamak için verdiğim linki açıp okuyabilirsiniz.

    Seçici Kurul’a teşekkürler.
    Her telden, her dilden, her fikre, her gönüle…
    Saygı ve selamlar…

    22 Nisan 2020
    Hikmet Çiftçi

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin

    Amin kardeşim. Allah-cc-cümle müstakim kullarından razı olsun inşaallah.

    Bil-mukabil...

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin

    Evet; Onların dem vurdukları Kevser "KEVSER" suresindeki ve resulullah-sav-ın sahih hadislerindeki gerçek Kevser değil Vahdet-el vücut ve Vahdet Eş-Şuhut felsefesinin şirk Kevser-i havzıdır.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (14)

Aziz Mahmud Hüdayi