Bazen günü kurtarmanın sevincini, bazen gününüzü gün etmenin heyecanını, bazen de gününüzü heder etmenin ızdırabını mı yaşarsınız?
Sonuç ne olursa olsun iyisiyle kötüsüyle bir gün bitmiştir artık sizin için. Yeni bir güne kavuşmanın heyecanı ile gecenin sessiz ve ıssız karanlıklarına bırakırsınız kendinizi.
Acaba “Yarın bugünden daha mutlu ve umutlu bir dünyaya mı yelken açacağım? ” diye düşünür müsünüz kendi kendinize?
Ya da “Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın” diyerek, etliye sütlüye karışmamayı hesap ederek bana neci bir mantığa bürünmeyi mi yeğlersiniz?
Bilesiniz ki, ikilemlerle dolu bir hayatın her evresinde bana neci ve bahaneci cümleler hakim olur. Ben! Ben! Diye ayyuka çıkmış bir bencillik kaplar tüm bedenleri.
İkilemlerden kurtulabilmenin yolu ise bencillik duygularını törpülemek ve ayaklar altına almaktan geçer.
İkilemlerle dolu bir hayat anlamlı durmamaktadır. Anlamsızlığı içine alan ne tür yaklaşım varsa hep aklen ve kalben ikileme düşmekten kaynaklanmaktadır.
İnsanlığın şefkat ve merhamet debisi dibe vurmuşsa, ev ev döşenmesi gereken muhabbet çınarının kökleri bir bir kurutulmuşsa, her geçen gün adalet açığı bir toplumda çığ gibi büyüyorsa fert ve toplum olarak kendi kendimizi sorgulamamız gerekir.
Eğer bizler babalarımız, çocuklarımız, eşlerimiz, kardeşlerimiz taptığımız Allah’tan ve O’nun Resulünden daha bir sevgili geliyorsa durup düşünmeli değil miyiz?
Eğer mensubu bulunduğumuz bir topluluğun sunduğu ilkeler Allah’ın ve O’nun Resulünün koyduğu ilkelerden daha bir önde geliyorsa kendi kendimizi sorgulamamız gerekmez mi sizce?
Eğer ticarethanemizin her tarafını “Allahın dediği olur! ”, “Rızık Allah’tandır! ” diyerek süslediğimiz halde ticaretimizin kesada uğramasından korkup Allah ve Resulünün koyduğu ticari ahlakı bir tarafa bırakıyorsak bir yerlerde yanlış yok mu dur sizce?
Hele bir de içinde hoşnut bir vaziyette yaşadığımız meskenlerimiz vardır. Kazancımızı arındıracak ve artıracak zekât gibi bir müesseseyi göz ardı ederiz de bu meskenlerin tefrişatı ve dekoru için kesenin ağzını açarız da açarız. İşte kendi kalbimizi, kalıbımızı ve kafamızı Allah ve Resulünün boyası ile boyamazken, oturduğumuz meskenleri her yıl o yılın modasına uygun bir hale dönüştürmüşüz neye yarar sizce?
“Bugün Allah için ne yaptın? ” diye yazılı panolara baktıkça içiniz cız ediyor mu ne dersiniz?
Dün yanı başınızdan geçen bir yetim başını okşamanız için size göz kırptı farkında mısınız?
Hatta bir gün önce evine ekmek götüremeyen bir baba mahcubiyet duygusundan dolayı çocukları yattıktan sonra gece yarısı evine girdi fark ettiniz mi?
Bugün de başka bir komşun işsizlikten dolayı girdiği bunalımın ardından şiddetli geçimsizlikle boşanma davası açtı duydunuz mu?
Ya yarın! Yarın ne olacak biliyor musunuz?
Yarın da sıra sana gelecek belki de. Sen, ben, biz, siz ve hepimiz hayatımızdaki ikilemleri bertaraf etmediğimiz müddetçe karanlıklar aydınlanmayacak farkında mısın?
Dün, bugün ve yarınlarınıza hayat verecek olan Allah’tır. Hayatını Allah ile anlamlı kılmanın yolu ise Allah için doğru ve yararlı işler yapmaktan geçer. Böyle ulvi bir davranış sergileyenleri Allah mutlaka zifiri karanlıklardan aydınlığa çıkarır.
Gelin hep birlikte ikilemlerden kurtulmak adına bir çıkış yolu arayalım. Hem de kâinatı yoktan var eden yüce Allah’ın kitabına başvurarak;
“Allah, imana erişip dürüst ve erdemli davranışlarda bulunanlara, tıpkı kendilerinden önce gelip geçen bazı toplumları egemen kıldığı gibi, onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onları üzerinde görmekten hoşnut olduğu dini onlar için kuvvetle kökleştireceğine ve çektikleri korkulardan, kaygılardan sonra onları mutlaka güvenli bir duruma kavuşturacağına dair söz vermiştir. Çünkü (böyleleri yalnız) bana kulluk eder, benden başkasına tanrısal güçler ve nitelikler yakıştırmazlar.”
“Öyleyse, ey inananlar! Salâtta devamlı ve duyarlı olun. Arınmak için verilmesi gerekeni verin ve Rasûl'e itaat edin ki esirgenip korunasınız.” (Nur Sur.55-56)
Hülasa;
Başarının yolu O’nu baş tacı etmekten geçer.
Kurtuluşun yolu O’na kulluk etmekten geçer.
Zafere giden yol O’nun için sefere çıkmaktan geçer.
Mutluluğun yolu O’na muti olmaktan geçer.
Vesselam!
Kayıt Tarihi : 18.9.2009 12:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)