İki Kahve Söyledim (Tarsusi Kahve)
İki kahve söyledim garsona, köpüğü bol,
Tarsusi hem de biri orta, diğeri sade.
Kahveler gelmeden başladı sağ sol,
Sen kal dostum, kardeşim bana müsaade...
Böyle bir mecliste, o kahve bile içilmez,
Bu kısır, tatsız muhabbet burada bitsin.
Kırk yıllık hatır, bu ortamda biçilmez,
Al o fincanı, çalı dibine döküver gitsin...
Vatan bir, bayrak bir, tarihimiz bir,
Hepimize yeter, neyini paylaşacağız.
Ezelimiz ne ki sanki sonumuz kabir,
Haçlının kışkırtması ile biz nasıl yaşayacağız...
Dün, çimen ekmeği bölüşmüştük senle,
Bu gün, yarını paylaşma kavgası yapıyorsun.
Dosttuk, kardeştik hani, ne hesabın var benle,
Kendine gelsen ne olur, yanlış yola sapıyorsun...
ANKARA - 1976
Kayıt Tarihi : 24.12.2024 23:07:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
1970 li yılların ortaları. Ankara ve tüm Türkiye karmakarışık. Ankara SBF Öğrencisi ve aynı zamanda da bir bankada harçlığım için çalışmakatayım. Tatil günleri sıkıntı gidermek adına kalbalıklara karışıp gezdiğim bir gün... Kalabalık arasında bir sima. Okul arkadaşım. Hem de Karamanlı. Hem de bir sürü macera yaaşdığım arkadaşım, dostum. Kardeşim diyecek kadar yakın birisi. Sesleniyorum. İlk tepkisi müthiş bir sevinç ve heyecanla geliyor kucaklaşıyoruz. İlk kaynalma kısa sürüyor. Arkadaşımda bir soğıkluk başlıyor. Bunca zaman sonra bulmuşum bırakmıyorum. Yemek teklif ediyorum tokum diyor. O zaman hadi bir kahve içelim diyorum. Bir yer var hemen yakında. Şark usulu. koluna girip oraya gidiyoruz ama kısa bir yol da olsa her adımda muhabbetin şekli değişiyor. Slogan vari sözler ve iğnelemeler artıyor. Oturuyoruz. Soğukluk gittikçe artıyor. Garson geliyor siparişleri alıyor. Elbette kahve. Kırk yıl hatırı olmalı. Ama arkadaşım dozajı arttırmaya devam ediyor. Kahve siparişimin bile bir feodal burjuvazi tarz olduğunu bile söyleyiveriyor. Elbette o tarihlerde siyasi olarak farklı idik. bakıyorum tad bozulacak. Kahve zehir arkadaşlık heba olacak. Ani bir hile ile saatime bakıp çok acil bir işim olduğunu ve unuttuğumu söyleyip özür dileyerek kalkıyorum. Tepsi ile kahvelerimizi getiren garsonu yolda karşılayıp fazlaca parayı tepsiye koyup üstü kalsın diyerek kaçıyorum. Arkadaşa son sözüm de benim kahveyi de ne olur sen iç oluyor. Soluğu evimde alıyorum. Elbette kağıt kalaemi de... Yıllar sonra elime geçen kağıda şunları yaıvermişim: İki kahve söyledim garsona köpüğü bol Tarsusi hem de biri orta diğeri sade Kahveler gelmeden başladı sağ sol Sen kal dostum kardeşim bana müsaade Böyle bir mecliste o kahve bile içilmez Bu kısır tatsız muhabbet burada bitsin Kırk yıllık hatır bu ortamda biçilmez Al o fincanı çalı dibine döküver gitsin Vatan bir bayrak bir tarihimiz bir Hepimize yeter neyini paylaşacağız Ezelimiz ne ki sanki sonumuz kabir Haçlının kışkırtması ile biz nasıl yaşayacağız Dün çimen ekmeği bölüşmüştük senle Bu gün yarını paylaşma kavgası yapıyorsun Dosttuk kardeştik hani ne hesabın var benle Kendine gelsen ne olur yanlış yola sapıyorsun NOT: Şu an hayatta değil. Allah rahmet eylesin. 80 belasından sonra yine görüştük. Yien aynı toprakların çocukları olarak bu Vatanın, Milletin özellikle Karamanın güzel günlerini konuştuk. O günler kendisini unutup da silaha sarılan kardeşin kardeşi öldürdüğü yıllarda aklı başında kalabilmek çok zordu. Zoru başardık. Bu gün de birileri suyu ısıtıp kaynatma peşinde. Ama maalesef, maaalesef birileri de o HAÇLI gavurunun çizdiği senaryoda aktör olmak için can atıyor.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!