Ahmet Bey Yüksek Teknik Öğretmen Okulunda okumaktadır. Bir gün, derste matematik öğretmeni ile tartışmaya girer. Ona göre iki artı iki eşittir dört etmemektedir. Kendince sebeplerini açıklar. Fakat öğretmen kanaat gelmez ve üstelikte çok kızar. Sonuç malum, tek matematikten kalır. Tabii ikinci yılda aynı hoca gelmektedir yine kalır. Nerdeyse çıldıracaktır ne yapsa bu iş olmaz, adam takmış bir kere. Ama onunda kafasına iki artı iki dört etmez takılmıştır ve haklıdır. Nihayet üçüncü yıl hoca tayin olur başka bir yere gider. Bu da inadı bırakır bildiğim şimdilik kendime der ve sınıfta çıt çıkarmaz ve sınıfını geçer mezun olur, tabii iki yıl gecikmeyle. Ama hala fikrinde kararlıdır; zaman, zaman bulduğuna haklı olduğunu anlatır. Bir gün muzip bir bayan arkadaşı bunu dinleyenler arasındadır, onun hararetli konuşmasını böler;
-İyide ne inatlaşıyorsun iki iki daha dört eder işte.
-Ya etmiyooor.
-Kardeşim ediyor işte, bak iki yıl mezun olamadın,
-Tamam
-İki yıl da bu yüzden öğretmenliğe geç girmedin mi?
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma