………...............Kasabada kış çok zorlu geçmişti bu yıl. İlk defa kar yağmıştı ama bir parmak bile tutmamıştı. İç bölgelerde iki metreyi bulmuş, ana yollar kapanmış soğuktan göller ve nehirler donmuştu. Nisan ayı gelmesine rağmen hala kar ve soğuk geçmemiş Anadolu’ya bahar gelmemişti. Ankara’da ve İstanbul’da da kar ve soğuk bu dev şehirleri köye çevirmişti.
…………………Arzu ve Kemal’in bu yıl son seneleriydi ve son dönemleriydi. Çok çalışmışlar, zorlu sınavlar, sıkıntılı yılar geçmiş, artık her şey sona erecek ve birbirlerine kovuşacaklardı. Her dönem sonunda kasabada görüşüyorlar. Yaz aylarında ıssız kumsalda ve mabetlerinde buluşuyor, aşklarını tazeliyorlardı. Çok sabretmişlerdi yıl içinde de mektuplaşıyorlardı. Babaları onlara birer cep telefonu da almıştı. Teknoloji ne harikaydı akşamları da netten görüşüyorlar. Konuşmasalar da birbirlerine çağrı atıyorlar. Aralarında anlaştılar iki defa çaldırdıklarında seni seviyorum. Üç defa seni çok özledim. Bu şekilde zamanda geçiyordu.
…………………Kemal Kızılay da okula girdiğinden beri akşamları bir kasetçide çalışıyordu. Burasını tesadüfen bulmuştu. Sahibi üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamamış, babasının yardımı ile bu dükkânı açmış Kemal’den beş altı yaş büyük alımlı sarışın bir bayan olan Nurten; Kemal’li işe almıştı. Nurten de üniversiteyi İzmir de bitirmiş. Okuduğu yıllarda bir kasetçide çalışarak okul harçlığını çıkarmış, Kemal’li de bu yüzden işe almıştı. Bir vefa borcu diye biliriz. Ama şimdi Kemal çok tecrübe kazanmış, bütün gün kazancından daha fazla akşam üç saatlik zamanda kazanmaya başlamıştı. Nurten de Kemal konusunda çok memnundu. İçten içe de Kemal’e ilgi duyuyordu. Tabi ki Arzu’dan haberi vardı. Ama zaten bu temiz Anadolu çocuğunun temiz duyguları onu cezp ediyordu. Nurten de çok güzel bir kadındı sarışın, yeşil gözlü, dolgun göğüslü balıketinde şen şakrak hayatla barışık hatta biraz deli bir kadındı. Arkadaşları vardı ama onların aklı fikri Nurten’in güzel vücudundaydı. İlişkileri de çok kısa sürüyordu. Ama Kemal öylemi Arzu’yla aşkları yılar sürmüş ve hala devam ediyordu. Aslında Nurten Arzu’yu kıskanıyordu. Hiçte tanışmamışlardı ama.
…………………Bir Cuma günü Kemal satış tecrübelerini konuşturuyor ve muazzam satışlar yapıyordu. Nurten’de uzaktan Kemal’li seyrediyor, düşünüyordu. Bu akşam Kemal’i kesinlikle yatağa atmalıydı. Arkadaşından yeni ayrılmıştı. Aslında terk edilmişti. Bunun acısını azaltmalıydı. Akşam saat dokuz olmuş hala müşteriler gitmemişti. Nurten arka tarafa geçmiş. Önce üzerini değiştirdi. Abiye yeni aldığı iç çamaşırlarını, sonra göğüs dekolteli kırmızı bir elbise, topuklu bir ayakkabı giydi. Sarı saçlarını açtı dağıttı ve masaya oturdu. Kendini zorladı ve ağlamaya başladı. Kollarını kavuşturdu yüzünü kollarının üzerine bıraktı ve ağlamayı sürdürdü. Müşterilerde artık dükkândan çıkmışlar, Kemal’de hesabı çıkarmış kasayı kapatmıştı. Nurten’e seslendi bu gün ‘harika satış yaptık’ ama ses gelmedi. Bir daha seslendi ama yine ses yok. Sonra bir ağlama sesi Kemal koşarak arkaya geldi. Nurten ağlıyordu. Çok şaşırdı onu hiç ağlarken görmemişti. Bu neşeli kadına ne olmuştu. Yavaşça başını kaldırdı. Kolları ağlamaktan ıslanmış, yüzü kızarmış gözyaşları boynundan süzülmüş, dolgun göğüslerine doğru akıyordu. Görünümü çok acıklıydı bir o kadar da seksi. Bu kırmızı elbisesini önceden de giydiği zaman, Kemal onu çok seksi bulur içinde bir şeylerin kıpırdandığını hissederdi. Çok zaman Kemal’in önüne gelir tezgâha eğilir ve bütün göğüslerini sergilerdi ama bunu bilerek yapmazdı ya da Kemal böyle düşünürdü. Çünkü Nurten rahat bir kadındı etek giydiği zamanlar bile otururken dikkat etmez her şeyleri gözükürdü. İşte böyle zamanlarda Arzu aklına gelmezdi. Kemal’in okuldan da kız arkadaşları vardı ama Nurten den etkilendiği kadar kimseden etkilenmiyordu. Gözyaşlarını eliyle sildi. Ne oldu diye sordu. Kemal yine beni terk ettiler. Beni seven bir kişi bile çıkmayacak mı? Ben onlara her şeyimi veriyorum. Onlar beni kullanıp atıyorlar. Ben de insanım duygularım var. Ben çok safım değil mi? Kemal bak sen öyle değilsin! Arzu’yu seviyorsun! Beni de sevecek bir insan evladı yok mu bu dünyada! Tabiî ki var sende bir gün sende mutlu olacaksın umudunu tüketme haydi sil gözlerinin yaşını. Dükkânı kapatalım biraz yürürüz siz de açılırsınız. Dükkânı kapadılar ota parka doğru yürümeye başladılar. Nurten, Kemal’e yaslanmıştı. Yerler buzlu kar hala kalkamamıştı. Kemal’in sıcaklığını hissediyordu. Bu akşam ben içmek istiyorum, hâsılatta nasılsa bu gün iyi senin sayende. Bu gün yemekler içkiler benden ne olur beni yalnız bırakma Kemal diyordu Nurten. Bu güne kadar hiç böyle bir teklif almamıştı patronundan. Önce kabul etmedi ama Nurten yine ağlamaklı oldu. Gönlü razı gelmedi Kemal’in kabul etti. Ata kuleye gidelim yiyelim içelim ben her şeyi unutmak istiyorum dedi. Orası çok pahalı değil mi? Ya sana ne! Ben den hesaplar. Olmaz bize yakışmaz! Kadına para ödetti dedirtmem. Ya sen ne safsın ya! Ben sana veririm sen verirsin ne olur yanı paranın lafı mı olur. Boş ver taktığın şeye bak. Arabaya bindiler ve doğru Ata kuleye çıktılar. Kemal daha önce buraya gelmişti ama yukarıdan Ankara’yı seyretmek için restorana girmek zaten onun için mümkün değildi. Geniş bir masaya oturdular, Ankara ayaklarının altındaydı. Kemal’in cep telefonu iki kez çaldı. Arayan Arzu’ydu bunun anlamı Seni Seviyorum demekti. Ama bu aralar son bir aydır, Arzu’ dan da ne mektup nede netten mesaj gelmiyordu. Telefonu da çaldırmıyordu. İçine mi doğmuştu bu günü mü bulmuştu. O da iki kez çaldırdı. Nurten ne oldu annen mi arıyor dedi. Yok, Arzu değince Nurten’in yüzü değişti. Sanki şimdi sırası mı? Yemeklerini ısmarladılar, birde büyük Tekirdağ! Kemal az içmeye çalışıyor Nurten ısrar ediyordu. Zaten burası dönüyordu. Kemal’lin başı mı dönüyor yoksa burası mı? Neyse şakalaştılar, gülüştüler. Bir ara Nurten garsona nerelisin hemşerim dedi. Adam esmer bıyıklı ama tipine göre çok nazikti, Urfalıyım dedi. Bende Elazığlıyım dedi Nurten. Hemşeri sayılırız doğuluyuz ya! Kemal anlayamamıştı önce ama adam Nurten’ e öyle bakıyordu ki göğüslerinden içeri düşecek gibiydi. Kemal sinirlendi sana ne adamın memleketinden ya şurada neşemizi bulmuşken yaptığın şeye bak dedi. Ne yapmışım ki? Bak ne güzel bize hizmet ediyor biraz muhabbetten ne çıkar. Bizim kitabımızda yazmaz yanında ben varken, elin herifiyle ne muhabbet ediyorsun. Nurten amacına ulaşmıştı. Kemal kıskanıyordu. Peki, peki tamam bak önüme döndüm. Sana bakıyorum işte adamada bir şey demeyeceğim. O zaman da sen bana bak olur mu? Tamam, ben yurda geç kaldım almayacaklar hadi kalkalım. Nurten, Kemal’in eline bir hayli yüksek bir para sıkıştırdı sen verirsin dedi. Kemal hesabı ödedi. Beraber çıktılar. Nurten bayağı sarhoş görünüyor boyuna Kemal’lin üzerine düşüyor. Kemal onu tutmaya çalışıyor ama Kemal’de bayağı içmiş kafası şimdi daha çok dönüyordu. Aslında Nurten alışıktı bir büyük daha içse ona bir şey olmazdı. Ama böyle yapmak zorundaydı. Arabaya bindiler zaten Nurten’in evi iki üç sokak aşağıda idi. Güç bela evin önüne arabayı park ettiler. Kemal ben gidiyorum şuradan bir taksi çeviririm dedi. Bu arada Nurten sendeledi ve yere düştü. Kemal kaldırdı. Nurten, Kemal beni böyle bırakıp gidecek misin? Bari eve çıkar beni sen ne biçim erkeksin! Kolundan tuttu sendeleye, sendeleye eve çıktılar. Kapıyı açtılar sonra salondaki koltuğun üzerine beraberce yıkıldılar. Kemal, Nurten’in üzerinde bütün bedenini hissediyordu. Nurten birden bire Kemal’in dudaklarına yapıştı. Kemal ne olduğunu anlayamadan kendini Nurten’le sevişir buldu. Nurten’in yatak odasına geçtiler. Nurten soyunmuş seksi iç çamaşırlarıyla kalmıştı birden bu halı Arzu ile seviştikleri tarihi mabetlerindeki resimdeki kadın aklına geldi. İşte o geniş kalçalı iri göğüslü kadın karşısındaydı. Nurten çok tecrübeliydi amacına ulaşmıştı hep arzu ettiği adam karşısındaydı ve bütün hünerlerini göstermeliydi. Kemal savunmasız kalmıştı. Aklına ne Arzu Aşkları hiç bir şey onu kurtaramazdı. Çok sarhoştu elini kaldıracak hali yoktu teslim oldu Nurten’e! Sabah beraber uyandılar. Hala çıplaktılar. Beraber duşa girdiler. Kahvaltı ettiler. Beraber evden çıktılar. Nurten, Kemal’i okula bıraktı. Oda dükkânı açmaya gitti.
…………………Kemal çok düşündü ama bunu nasıl anlatacaktı Arzu’ya zaten oda eskisi gibi aramıyor mektup yazmıyordu ilk zamanlar sınavlardan vakit bulamıyor diye düşünüyordu. Ama iki aydır ilk defa yemek sırasında aramıştı. Sonra boş verdi Nurten’le ilişkileri devam etti. Önce yurttan ayrıldı. Nurten’in evine yerleşti. Artık her işi beraber yapar oldular. Ama eksik bir şeyler vardı bu ilişkide Arzu ile beraber oldukları zaman var olan bir şey, ona haz veren o şey ama ne? Nurten’le beraber oldukları zaman hissetmediği o şey yoktu ama bir türlüde çözememişti. Ama Arzu’nun verdiği nazar boncuğu eşyalarını yurttan aldığı gün mendilin içine baktığında dört parçaya bölünmüştü. Artık Veteriner hekimdi memleketine dönecek ve ideali olan kasabasında hizmet verecekti. Ama Nurten gitmesini istemiyor sende beni bırakıyor mu sun? Diyerek ağlıyordu. Bir karar vermeliydi. Arzu’yu da düşünüyordu bir sözü vardı. Zaten okul çoktan bitmiş sırf Nurten yüzünden burada kalmış. Üç aydır memleketine dönmemişti. Yaz gelmişti o kara kıştan sonra çok sıcak havalar gelmiş. Ankara yazın bile serin olmasına karşın kavruluyordu. Babası her görüşmelerinde sıcaktan yakınıyordu! Aslında Arzu’da İstanbul’daydı. Ama olanları anlatmalı artık herkes yoluna gitmeliydi. Kendini topladı cep telefonundan aradı ama bir erkek sesi orada olmadığını söyledi bir an sevindi belki de oda bir erkek arkadaş bulmuştu bu her şeyi çözerdi. Sonra bir mesaj yazdı. Bir hafta sonra buluştukları ıssız sahilde buluşalım memlekete beraber dönelim diye, Arzu’da sadece Tamam Akşam üç gibi orada ol. Diye mesaj yazdı.
25-02-2006
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta