Mevlana ve Bektaşi yolda karşılaşırlar,
Biri aşkın narında, diğeri sabrın rüzgarında.
Mevlana, gönlünde aşkı taşır,
Bektaşi ise derinliğiyle ona bakar.
Bir adımda yanar Mevlana,
Gözleri ateşe, ruhu semaya yakın.
Yollarımız burada ayrılıyor,
Artık birbirimize iki yabancıyız.
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet, her şeyi unutmalıyız.
Her kederin tesellisi bulunur, üzülme.
Devamını Oku
Artık birbirimize iki yabancıyız.
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet, her şeyi unutmalıyız.
Her kederin tesellisi bulunur, üzülme.
Sevgili Dengi,
Zamanın katılaşan köşelerine karşı, hatırlattığın “ilahi aşkın beşeri planda zuhuru” ifadesi, şiirimde hissettiklerimi böylesine güzel özetlemiş. Kalemimle gözlerde, gönüllerde bir yer edinebilmiş olmak tarifsiz bir mutluluk, yorumun için içtenlikle teşekkür ederim. Kalbinin bu derin ve nahif yansımasıyla, sen de gözümüzü, kalbimizi şenlendirdin.
Aşkı bir çiçek bahçesi olarak düşünmen ve her canlının ondan nasibi kadar faydalanabileceğini ifade etmen de çok değerli. Gerçekten de aşk, kimisine yaprağından, kimisine özünden hitap eden, içten gelen bir nasiple yaşanan bir duygu. “Balını tadabilen” olabilmek ne büyük bahtiyarlık!
Ayrıca Hz. Musa’nın Firavun’a bile “kavl-i leyyin” ile hitap etmesini emreden ayetle anımsattığın incelik çok anlamlı. Ne güzel ki, ilahi aşkın özü de, tıpkı nazik ve yumuşak bir dil gibi, insanın içindeki sevgi ile yükseliyor.
Şiirime kattığın bu içten yorum için gönülden teşekkür ederim. Her çağda, her düzlemde, aşkı ruhuyla anlayan herkesle böyle manalarla buluşmak en büyük mutluluk.
Kalben Sevgiyle.
Sevgili Huri,
Şu Modern zamanlar içinde sönmeye yüz tutan ve Zikrettiğin isimlerle ile dünyaca meşruiyet kazanan "ilahi aşkın beşeri planda zuhuru" nu ,ruhunca nahif kaleme almış gözümüzü, kalbimizi şeneltmişsin...Kalemine, fikrine,zikrine, yüreğine sağlık
Sayalım ki, bu ilahi aşk meselesi bir çiçek bahçesi olsun.
Mis kokulu çiçekler her türlü haşeratı kendine çeker değil mi, her mahlukat için ayrı gıda vardır onda...
Şimdi, Bal arısı ile Peygamber devesi aynı çiçeğe konup bir yaprağından diğeri özünden gıdalanıyorsa bu da "fırtatının" farkındandır..! Nasibi de bu belirler bir yerde.
-İlahi aşkın balını da tadabilen " t/öz'ünü bilendir " Anlatabiliyor muyum?-
Yorumların tamamını okuduğumda ise sözlerine ilave olarak aklıma bir ayet geldi,
Hani Hz.Musa'nın Firavuna bile(!!!) "kavl-i leyyin" ile yani yumuşak söz ile konuşmasını emrettiği*...........(*Taha44)
Nasıl da ıskalıyoruz nasip olmayanı...
İşte diyordum ya, çiçek olsun,ilahi aşk olsun, ilim olsun aynı mevhum/ farklı yerden nasiplenir her yaratılmış...
Her çağda her düzlemde, hatta her insanda vakidir.
Selam ve sevgiyle
Sevgili Dengi,
Zamanın katılaşan köşelerine karşı, hatırlattığın “ilahi aşkın beşeri planda zuhuru” ifadesi, şiirimde hissettiklerimi böylesine güzel özetlemiş. Kalemimle gözlerde, gönüllerde bir yer edinebilmiş olmak tarifsiz bir mutluluk, yorumun için içtenlikle teşekkür ederim. Kalbinin bu derin ve nahif yansımasıyla, sen de gözümüzü, kalbimizi şenlendirdin.
Aşkı bir çiçek bahçesi olarak düşünmen ve her canlının ondan nasibi kadar faydalanabileceğini ifade etmen de çok değerli. Gerçekten de aşk, kimisine yaprağından, kimisine özünden hitap eden, içten gelen bir nasiple yaşanan bir duygu. “Balını tadabilen” olabilmek ne büyük bahtiyarlık!
Ayrıca Hz. Musa’nın Firavun’a bile “kavl-i leyyin” ile hitap etmesini emreden ayetle anımsattığın incelik çok anlamlı. Ne güzel ki, ilahi aşkın özü de, tıpkı nazik ve yumuşak bir dil gibi, insanın içindeki sevgi ile yükseliyor.
Şiirime kattığın bu içten yorum için gönülden teşekkür ederim. Her çağda, her düzlemde, aşkı ruhuyla anlayan herkesle böyle manalarla buluşmak en büyük mutluluk.
Kalben Sevgiyle.
Mehmet Tevfik Bey,
Dualarınıza gönülden amin diyor, güzel sözleriniz ve nezaketiniz için şükranlarımı sunuyorum.
Selam ve Saygılarımla.
Yunus Emre, Hz Mevlana ve Hacı Bektaşi Veli aynı devirde yaşamış bir devrin insanları...
Aşk da ve bilgide insanları irşad eden üstün insanlar...
Rabbim rahmetini üzerlerinden eksik etmesin.
Bu güzel şiirinizi kutlarım.
Selam ve saygı ile.
Mehmet Tevfik Bey,
Dualarınıza gönülden amin diyor, güzel sözleriniz ve nezaketiniz için şükranlarımı sunuyorum.
Selam ve Saygılarımla.
Cihat Bey;
Öncelikle, "Meçhul Vatandaş" rumuzunu kullanan kişinin Vezir Bey olduğunu biliyor ve bu konuda gerekli açıklamaları kendisine daha önce iletmiş bulunuyorum. Bu durum, sizin ilgi alanınıza girmediği gibi, tartışılması gereken bir mesele de değildir.
Bana göre, insanlar dini düşünceleri ya da kimlikleri nedeniyle değil, insaniyetleri ve topluma katkıları doğrultusunda değerlendirilmeli.
Annemden öğrendiğim bir öğreti vardır:
"Evimizin içini temiz tutmak kadar kapımızı da temiz tutmak gerek." Bu yüzden, evimize giren herkesin niyetiyle değerlendirilir, dışarıdan gelen kirin kalbimize sirayet etmemesine özen gösteririz.
İslam’ın öğretisinde, hoşgörü ve nazik bir üslupla yaklaşmak esas alınır. İnsanları eleştirmek veya ifşa etmek, inancımızın temeli olan tevazu ve sevgi değerleriyle bağdaşmaz. Bu ilkeleri gözeterek, üslubunuzda daha yapıcı ve insanî bir yaklaşım göstermenizi dilerim.
Unutmayın, "Her insanın manzarası, penceresinden nasıl gördüğüdür."
Umarım bu tür konulara yaklaşımınızda, İslam'ın sevgi ve hoşgörü değerlerini öncelik haline getirirsiniz. Yolunuzun, kalbinizin ve dilinizin daima berrak kalmasını temenni ediyorum.
Cihat Bey, her iki büyük düşünürü değerlendirirken sergilediğiniz dil, İslam'ın hoşgörü, nezaket ve insana saygı gibi temel değerleriyle uyuşmuyor. Hacı Bektaş-ı Veli ve Mevlana Celaleddin Rumi gibi isimler, yüzlerce yıl boyunca ilham olmuş, dünya üzerinde sevgi, birlik ve maneviyat ışığı yaymışlardır. Kendi bakış açınızı paylaşırken onları “sapık” ve “müşrik” gibi küçültücü ifadelerle tanımlamanızın, İslam’ın saygı ve hoşgörü ilkelerine aykırı düştüğünü düşünüyorum.
Dinin öğütlediği yargılayıcı olmayan dili ve sevgiyle yaklaşmayı hatırlamanızı rica ediyorum. İslam’ın güzelliği ve merhameti, insanlara birleştirici, destekleyici ve yapıcı bir dille yaklaşmamızı salık verir. İnsanları itham etmek yerine ilim ve hikmetle konuşmak, İslam ahlakının asıl güzelliğidir. Gösterdiğiniz hassasiyeti öncelikle hoşgörü ve nezaketi kendinize hatırlatarak uygulamanızı tavsiye ederim.
Yolunuzun aydınlık ve sevgi dolu olmasını temenni ediyorum.
Huriye hanım, "Meçhul vatandaş" rumuzunu kullanan şahıs, Vezir Pehlevan denen zattır ve kendisi dini ölçülere vukufiyet konusunda cahil güruha tabi olan ve kulaktan dolma fikirlerle hareket edip Kitabullah'ı ve sahih hadisleri referans alan gerçek alim ve ariflere karşı çıkan bir vatandaştır.
Bahsini ettiğiniz her iki şahıs da, Kur'an'i ve Nebevi yolu bırakıp, Muhyiddin el-Arabi denen sapık şeyhin vahdet el-vücut felsefesini benimseyen iki müşrik ve sapık şeyh'tir Huriye hanım.
Siz Mesnevi denen ve içinde 24 tane müstehcen hikayenin anlatıldığı sapıklık dolu kitabı sanırım baştan sona okumak yerine, ondan bundan duyduğunuz yalan yanlış şeyleri aktarıyorsunuz. Bu fakir ise onu baştan sona okumuş ve anlatılan şeyler karşısında dehşete düşmüştür.
Size tavsiyem: Önce Kur'an'ı mana meal okuyun sonra da Hadis-i şerifleri bir güzel tektik edin. Daha sonra da başka fikirleri ve görüşleri, bu iki kudsi ölçünün ışığı altında değerlendirin. Yoksa daima yanılgıya düşen cahil güruhların bir bireyi olarak hayatınızı bitirir ve bu dünya sınavını kaybedenlerden olursunuz vesselam.
Hayırlı çalışmalar.
Sevgili Meçhul Vatandaş,
Yorumlarınız ve değerli geri bildirimleriniz için teşekkür ederim. Şiirlerimin çoğunlukla bir kelime etrafında şekillendiğini, anlık zihnime düşen o kelimenin beni yönlendirdiğini iletmek istedim. Her bir kelime, derin duyguların ve düşüncelerin kapılarını aralıyor ve bu süreçte olaylar veya insanlar da ilham kaynağım oluyor.
Sizin gibi kıymetli bir okuyucunun destek ve övgüsü, beni daha da motive ediyor. Tekrar teşekkürler, selam ve saygılarımla...
Kalben sevgi.
Huriye hanım, "Meçhul vatandaş" rumuzunu kullanan şahıs, Vezir Pehlevan denen zattır ve kendisi dini ölçülere vukufiyet konusunda cahil güruha tabi olan ve kulaktan dolma fikirlerle hareket edip Kitabullah'ı ve sahih hadisleri referans alan gerçek alim ve ariflere karşı çıkan bir vatandaştır.
*** İKİ BİLGE BİR YOL ***
Oldukça ilginç ve düşündürücü bir deyim. Şiirlerde başlık, Şiirin muhtevi-
yatına irşat olur. Ben Şiirin muhteviyatından çok, sebep-sonuç ilişkisini
çok güzel kombine etmişsiniz. Ve Şiirde anlatılmak istenen mevzu, kalemin
duygulu ve vurgulu gücüyle sübuta bağlanmış.
Şiirin muhteviyatı 100 üzerinden 40 puan, Şiire hakimiyetiniz ve icranız 100
üzerinden 100 puan. Bu da demektir ki, siz isteseniz irticalen koşma-doğaç-
lama ve benzeri Şiir yazma yeteneğinizi konuşturabilirsiniz????
Bahtınız açık, ömrünüz uzun, yolunuz hurişan olsun....SELAMETLE
Bu şiir ile ilgili 15 tane yorum bulunmakta