(uzayıp giden iki nehrin arasında biz
ve kapkara gözleriyle bize bakan
bir oğul gibi büyüttüğümüz o hüzün)
I
yel vurur
dicle ile fıratın arasında
savrulan küllerimize
sular alır götürür bizi
şıvgın ve yorgun sular
unutmadım, fırtınalarda birbirine karışan küllerimizi
iki ayrı nehirde kül izi/ bir denizde buluşabilmek için
yorgun sularca gülüştüğümüz her yerde
ellerin ilk filizi baharın
dinmek bilmeyen inanç ve bekleyiş
adına yarın dediğimiz bilinmezliğin yorucu güzelliği
sevgilim
onlar pamuk ipliğiyle
ben çaputla bağladım kendimi yaşama
kalmadı dileğim
demiştim, ilk rüzgarda çözülecektim
yaşamın bizi dalından düşürme inadı
ilk rüzgarda savrulup
en uzaklara gidecektim
II
ikimizin yasında
gözlerinden doğma
sevgi ve yoklukla bir oğul gibi büyüttüğümüz o hüzün
sızıyor karanlığımıza bir oğul gibi o hüzün
ve artık iklimlerin bile bize hükümsüz kaldığı yeryüzü
ve artık iklimlerin bizimle ayrı düştüğü yeryüzü
ömrümün gölgesinin ömrüne denk düştüğü
gök ve yeryüzü
her cümlemin ardından gelen gölge senin gölgendir,
her cümlenin sonunda üşüyorsun, bize düşen ayazdır.
III
ben iki karışlık fitilini sonsuz karanlığa yakmış
bir mum gibi kaldım zamanın karşısında
ardımdan kandiller yakan annem
ve bir ucundan bir ucuna koştuğum yaşam uğruna
karanlık uzun sürmesin
yaktığımız alev sönmesin için
rüzgarlarınızı ellerimle sakladım.
IV
kuytu uykulara kalırdım
solgun, ağır.
sana gelmek için
uyanırdım.
gelirken geçtiğim
her sokağın yüzünde beliren akşam lekesi
duvarlardan dünyaya indirilmiş bir acı
hangi sokağa girsem ardımda kan izi
sevgilim
ömür faylarını kırdı/ içimiz aralıksız sarsıntı
senin gözlerinde hala ilk gün ki ışıltı.
seninle sürdü inancım
yağmurumu saklayıp gözlerimi kaçırarak
ancak böyle zamanlarda inanabildim yaşama.
V
ve sürdü bekleyiş, bir kıyıdayım
önüme serilip denize geri dönen suyun
hiçbir harf kullanmadan ürperten sesinde
uzak nedir, mavi nedir, anlam nedir bilmeden
gözlerim, gök ve denizin birleştiği o silik çizgide
ellerim, bir kıyı şeridi boyunca seni aradı
sonra ne yana dönsem
çıkmazlara açılan kapıların eşiğinde kaldım.
VI
kuzeye dönük evlerde uyanan çocukların ellerine
benziyoruz
üşüyor bütün zamanlar
üşüyor şehirler, dağlar
siyaha çalan kan sızıyor bütün karanlıklardan
uykuya sığınmamız bundan
bütün günlerin rengi kül, izini sesimden silemediğim.
inan gün doğarken
şu paslanmış kiremitlere kuşlar da toplanmasa
ben belki acımı bölüşecek kimse yok diye diye
ölürdüm.
VII
istemezdim
sonunda sana ancak küllerimi getirebildim
bir ömür denir buna
bağışla ki gidebileyim o nehirlere
bağışla ki bir iz kalsın bu tufandan
nehrin kederi denizden geniş…
bağışla,
iki ayrı nehirde kül izi, bir denizde buluşabilmek için
bizi artık, ancak sular taşır.
VIII
yan yana gelmiş iki sessiz harf gibiydik
susuyorduk, anlamaya çalışıyorduk, tuhaftı.
virgülünü ihmal etmediğim cümleler bile soluk soluğa
kaldı
ne yapayım?
Serhat HaymatlosKayıt Tarihi : 31.3.2022 16:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!