İhtiyar Çocuk
yar teni bir ağustos gecesi
yol sordum suvaklardan
alnacımda akıp giden hayat
dağılmış kalabalıklardan geriye kalan olmak
kanlı pankartların arayerinde
yatmak öyle
kimsesiz ve yaralı
bana bir şehir söyleyin
hülyaları gece baskınlarında katledilmemiş
sevdaları mülteci gibi yürümesin yollarında
göğsünü gere gere gülsün akşamlar
yar teni bir ağustos
o şehirler var ya o
kuduz kurtlar gibi daldı sokaklarına yoksulluk
kene gibi emildi türkülerine kadar
kan çekildi damarlarından
çocukları anaları yaşlıları öksüz kaldı ansızın
ortalığa saçıldı namus
nadasların bağrında ateş yağmuru
ve sütten kesildi başaklar
kan kustu çölünde leyla
züleyha geneleve sermaye oldu
sokakları baharat kokan aşk şehirlerinin
boynundan yıldızlarını söküp
geçildi ırzlarına
orağa gelmişti arpa
dalında kaldı
ter zelil oldu
keder sefil
gizemini yitirdi sevda
burç yıldızları altında
masal kahramanlarının uyuduğu
kadim duvarlar yıkıldı
sırra kadem bastı cümle dengbejler
tılsım huzmesi gözlerinde başka dünyalar saklı
çoğu zaman hızır sanılan dilenciler
süprüldü sokaklardan
herkes bir gülüş bırakırdı oysa avuçlarına
kırmız böceklerinin soyu bitti dediler
güller kızarmadı kızsıl edalarıyla artık
ve tükürüldü zeytinin ölümsüzlüğüne
gayri bakışlar iz bırakmaz sinede
ateş ve hançer kavlince
şifasız bir kederin yüküyle sustu gözler
sustu aşk
yoldaşlarımı gördüm
geçirimsiz korkular delmiş
şaki yüzlü
birer küheylan
zulum bastı sokakları kan susuzu devran
kahpeydi gayri her yan
kurşunlandılar
sırtlarından
kaç ordu geçmişti bağrını deşerek toynaklarıyla
bir deli çığ gibi zaptederek ne varsa
sonra yeniden
toparlanırdı şehir
rençperler tırpan vururdu türkü söylercesine yine
bülbül avaz ederdi ardından çapul ordularının
geceleri hasretliler mehtapsız kalmasın diye
göğün yırtık yerlerini yamardı kadınlar
kirpiklerinin ucunda gönül iplikleriyle
nice talan orduları yerle bir edip geçti
sökemediler o şehrin
sokak sokak –ev ev-insan insan dağılan
güllerin ve yıldızların kalbine varana yayılan
hayatın şah damarını
sökemediler
doğmuş ve ölen her canlı gibi
geldiler ve gittiler
ama koptu gayri gönüllere giden yollar
kesilmiş atardamarlar
kanadılar
kanadılar
usul bakışları sevdanın yurdu şehirlerdi onlar
toparlanamadılar
diyorsun ki bana bir yol göster
oysa ben kendi karanlığımda kaybolalı çok oldu
bunca zaman yollardayım
içimde zarplı bir ırmak
kolay mı
bütün zamanlara uğrayan
bağrında bir akarsu taşımak
bir yerlerde türküsünü bekleyen
bir çocuk var diyorum- kim bilir kaç bin yaşında
içimdeki deli çavlan
onu aramakta
yar teni bir ağustos gecesi
yol sordum suvaklardan
alnacımda akıp giden hayat
dağılmış kalabalıklardan geriye kalan
saçılmış kanlı pankartların ara yerinde
kimsesiz ve yaralı upuzun yatmak
bir yer söyleyin bana
içimdeki suların akmaya duracağı
bütün yangınları geçebilirim bir daha
bütün zındanlarda yatabilirim
biliyorum
bir çocuk bekliyor beni
değilse söndüremez ateşimi
ne kırk yerinden yamalanmış sevdalar
ne şiirler
ne şarkılar
ne dağlar
değilse dikiş tutmayan yüreğimi
fırlatırım uçurumlardan
bu umut
bu öfke
ayakta tutmasa beni
04.09.2007
Adnan Durmaz
Kayıt Tarihi : 21.2.2015 03:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!