Umarsızlığa aşinalığımda buldum seni
Okyanusta rotasını kaybetmiş bir kuru yük gemisiyken
Yanılgılar hengamesinde yalpalanırken
Ürperti rüzgarlarının ruhumu dürtmesiyle vardım karaya
Bir haykırış bir yakarış uğultusu esnasında seçebildim sesler arasından sesini
Bildim bu alem elem yuvasıymış
Öyleyse ne halt etmekte buranın meskunları
Ne diye bu içi boş ukala kayıtsızlık
Nedendir bütün burunların gökyüzünü delmeye yemin edişi
Yine de kavgadan kaçmayacağım
Aksine bütün benliğimle burada
Bu harp meydanının tam ortasında yeniden ve yeniden sadır olacağım
Kendi lahutlarına yabancı dimağlar kol geziyorken dört bir yanda
Bana yaraşır mı kabuğuna çekilip yıkımı seyredurmak
Yok hayır
Bana dokunmayan yılanın da kafasını ezeceğim
Biliyorum memnuniyetle karşılanmayacak bir yekpare kristal taş gibi beliren tekâmül
Göze batacak keyif kaçıracak
Hoşnut kalmayacak rahatına nifak tohumları serpiştiren bu bozguncudan insanlar
Ve hatta ötekileştirileceğim belki
Belki ipin boynuma konduracağı bir buseye sürükleyecek bu ısrar beni
Fakat ne fark eder
Hiçbir infaz kükreyerekten dişlerini keskin ve ürkünç sergileyişinden alıkoyamaz bir aslanı
Yılgıya yer yok
Izdırap çekmeye peylenip sinmişse bedenim
Bilakis kıvanç duyacağım en katı yargıdan bile
Çünkü mutlak hakikatin tezahürüdür pervasız teslimiyet
Servet Özün
Kayıt Tarihi : 16.12.2022 17:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!