Bu şiiri sana nihavent makamından değil, ihanet makamından yazıyorum
İçimde hâlâ beyin ölümü gerçekleşmeyen duygular var.
Zincirli dilimin bu son iç çekişi,
Arsız yüreğimin bu son “gel” diye bekleyişi.
Kapıyı çarpıp giderken ardından son kez bakan gözlerim
Şimdilerde ihanetini izliyor.
Yalanmış sözlerin,
Yalanmış gözlerin,
Yalanmış sevgin.
Şimdi boş bir kabuk içimde adı sen olan o yara.
Bu son tango,
Son ölme çabalarım.
Vakti gelen gider,
Her acı eninde sonunda biter.
Çayına şeker atar gibi,
Bir poşeti çöpe fırlatır gibi
Beni hayatından çıkarıp atman
Sevgi olamaz değil mi?
Evet,
Mevsimlerden ihanet,
Aylardan acı,
Günlerden ayrılık.
Dünlerin yarınları kararttığı anlardayım.
Dilime pelesenk olmuş bir şarkı ile
Arşınlıyorum sokağın en izbe köşe başlarını.
Yüzümde kalaylanan duygular bir bir gözyaşı olup dökülürken
Şiir olup damla damla akıyor.
Usturupsuz dilimin gözyaşları,
Bir acının koynunda büyüyor yüreğim.
Göbek bağından kan damlatıyor ihanetin.
Sana inanmıştım…
Şimdi ise perdelerim kapalı,
Işıklarım sönük.
Ayrılığın siyah şalı
Yavaşça kayıyor omuz başlarımdan.
İhanetin kekremsi kokusu genzimi yakıyor.
Mavi gecenin içine doğmuyor umut,
Düşe kalka yürüdüğüm yollar uzuyor.
Bir bir vuruyorum iki gözümün arasında kıvranan hayallerini.
Yüreğini parçalıyorum ıslak parmak uçlarımla.
Vurup kırıyorum benden ansızın giden bacaklarını,
Prangalar takıyorum dilinin en acıtan yerlerine.
Ve kulağına fısıldıyorum:
“Hani seviyordun?
Hani?”
Son kez konuş…
Ve git şimdi.
24.08.2025 08:53
Kayıt Tarihi : 24.8.2025 08:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!