Kanadı kırık kimsesiz bir kuş kadar
yalnız ve hüzünlüyüm şimdi
kapkaranlık odam
penceremden ışıklar vurmuyor
meçhule giden bir yolcuyum sanki
gidiyorum
mevsim soluyordu
vakit akşam oluyordu
ellerde hoyrat soğuklardan kalan
bir uyuşma
gözlerde buğulanmış bir matem
yol boyu izini sürdüm ayrılığın
ya bu şehir gençliğimi verecek bana
ya ben bu şehirden ayrılacağım
toprağım şehre uzak benim
kalabalık metropollerde
kimse bilmiyor
tutuşturdular elime çocuk oyuncağı gibi
hayatımın meşrulaştırılmış yaşam çizelgesini
ben oyunumu onların kurallarına göre oynamak zorundaydım
çünkü ben kabul görmüş bir hayatı
arzularımdan uzak yaşamaya mecburdum
özgürlük diye elime tutuşturdukları şey
aşkını taşımaz oldu yürekler
sokaklar da kırgın sana bilirsin
ahından yanmasa bile felekler
bir yaşlı göze kanabilirsin
güvenme kurduğun saltanatına
sermayen elbet bitecek bir gün
vardığından oraya rabbın katına
azığın da senle gidecek bir gün
beyhude geçen eski zamanlar
çoşkun bir nehir gibi
doludizgin
mısralara aktarıyorum seni
kalemimin gözlerinden
damla damla akıyor duygularım
her mısram
sen ve ben
aynı acının çocuklarıyız
sen feryad edersin gün boyu
ben ağlarım
sen beklemektesin yolarını sevdalının
kıvırcık ve siyah saçlarımdı
çocuk yapan beni
oysa şimdi
ne siyahlık var saçlarımda
çocukluğumdan kalan
ne de saçlarım
acı haber tez yayılır diyorlar
şafakla birlikte doğarsın güne
hayat avutur seni bir çocuk gibi
güneşe bakarsın bakarsın göğe
ıslığın bir anda duyulmaz olur
konuşsan da kimse bakmaz sözüne
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!