gün ağardı...kızıla bürÜndü İSTANBUL.......hangi akşamın sabahıydı ayrılmıştık garda....ikimiz de de tebessüm vardı..buluşmakvardı yine var yarınlara...umutlar vardı..yorgun yüreklerimiz artık bir nebze mutluluğu yakalamıştı.........ne oldu anlamadan....ayrılık geldi aklına...oysa biz çok darbeler almıştık..insanlardan aşktan sevdadan...........ikimizi de ağlatmıştı kader..dertlerimiz aynı idi..gözyaşlarımız kan revan.....kanamalı iki yürektik..biz bize olacaktık.....tüm acı verenlere inat son liman..birlikte ağlayıp birlikte gülecek tik...her şeye herkese inat kendi dünyamızı kurup yaşıyacaktık sessizce.....oysa yalanmış sözlerin yalan bakmış gözlerin....yalanmış ellerimi tutuşun yalanmış sarılış....bir tuzak ta sen kurdun....bir hançerde sen sapladın....şimdi İstanbul ağlıyor..yürek kanıyor sessizce....sana beddua etmiyorum tam aksi...hayat gülsün yüzüne....mutluluklar seninle olsun.....ama şunu unutma ey sevgili...sen benim yüreğimde tek.............İSTANBULUM SUN..........SERSERİ...........
İçimde kopan fırtına..
Rotası kayıp..
Dümeni bozuk düşüncelerdeyim..
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.