İçre Şiiri - Garib Garib

Garib Garib
28

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

İçre

Şu karanlık bedende nice saklı güneşlerim var benim...
İçim kıyısı olmayan bir deniz ,
nice sır yükü taşır şu gönül gemim...
Ben ne var ne yokum, ne yerde ne gökte yokki bir yerim…
Rotam belli ,pusula kırık , eleste başladı kendimden kendime seferim...

Gördümkü sefer yolu karanlık, şu kendi içimde kayboldum...
Aynada görünsede yüzüm ,
içimde görünmedim gayb oldum...
Ruhumun tozlu aynasına baktım , tanımadım, kendime gayr oldum...
Bir yanım cennet bir yanım cehennem,
Arafta kaldım , ne şer nede hayr oldum…

Ahh yorgun gönlüm aynam kırık , halim nice, hangi renkteyim…
Ben bana ağır bir dert yükü, hem kendim bu dertle cenkteyim…
Yüzümdeki çizgiler kararsız, ne ağlamaklı nede gülmekteyim…
Önümde sonu görünmeyen bir yol
ayaksız yürümeden gitmekteyim…

Şu varlığım iki soluk arasında sanki gizli bir kafeste…
Çekildim yokluktan içre , dönüş yolumun vakti çıkacak son nefeste…
Haşmet altında her zerrem ,hala
duyuşum yankılanan “O” seste…
Ruhum ”O” soruya cevap vermekte ,
sanki hala secdedeyim eleste…

Boğazımda kara bir pranga, şu beden ruhuma zindanım oldu...
Sebebsiz asıldı boynuma ayrılık yaftam, her zerrem hicranla doldu...
Hatırladım biran, binlerce sene dolaştığım na mekanlara neoldu...
Geriye baktım ardımda yüzbinlerce yol,
Unuttum geldiğim hangi yoldu...

Nice görünmez dağlara sığındım, ayrılık tufanı hep gelip buldu...
Denizleri içime sığdırdımda şu canım
her zerremde boğuldu...
Dedim kavuşmaya bedel ne , şu gönlüm artık yoruldu...
Duydum ötelerden sesi ,
sendeki sen sana bedel konuldu...

Bende bir ben ararken ben , içimde
binlerce benim izini buldum...
Kimim ilahlık iddasında kimimle secdelerde kuldum…
Nice gölgemi düşman sanıp , habersizce sırtından vurdum…
Görmeden düştüğüm nice tuzağı
kendi elimle kendime kurdum…

Vahhh…Ne hiç durmadan gidişim elimde,
ne de şu tende kalışım…
İsmim silinmeye yüz tutmuş,bu gidişatla
nere olurki varışım…
Şu sessizliğimdeki gürültülerden,
artık önüme düşer oldu başım…
Gözlerim levhte son noktayı arar,
ezelden kalma içremdeki bu telaşım…

Ey karar kılmaz gönlüm sen çare bul şu içimdeki derdime...
Cenksiz, meydansız, kasd oldum kendim kendime...
Dost kim, Yaren kim, düşman boyanmış kendi rengime...
Yol kapalı ,dağlar zerre miskal kalır
şu önümdeki “ben”dime…

Her sukutum yankılı bir nara, sessizliğim ise gönlümü dinler...
Kulak duymaz akıl almaz nice manalar nice sırlar söyler...
Ötelere gitmek istersen göz önünde nice görünmez sırlı izler….
Kapa gözlerini de karanlığa aç der,
şu sonsuz siyahlık neler gizler…

Şu ruhum gölnümden davacı ,gölnüm ise canımdan can alır…
Nedir bu mananın icrası ki, düşencelerim önünde aciz kalır…
Dipsiz uçurumun kenarındayım, bir ses iterken , öbürü çağırır…
Artık divaneliğe vurdum, saldım aklı başdan ,bilmem nere varır…

Çekildim içimde kuruyup kalmadım,
ah gönlüm canıma susadım…
Bir bela cihetinden salındım bu meydana hep kendime dönük pusadım…
Yoktuki bir ismim cismim
ne Adem nede bir insandım…
Vuran ben, vurulan ben,her gün ölüp dirilmekten artık usandım…

Düşünce denizinde kanca atmış şu gönlümde yapa yalnızım…
Hem konuşup hem dinliyorum ,hem dilsiz hem ağızsızım…
Her yol ağzında kendim kendimi çağırır, hangi yol gerçek , kararsızım…
Bir taraf var bir taraf yok, ortada kaldım kayıp ,bomboş , ıssızım …

Ey her zerremde gizlice dolaşan söyle sen kimsin…
Sesin her an içimde yankılanır
Ama benden ötede bir hissin…
Görünürde suretin yok,içimde
sürdüğüm görünmez bir izsin…
Hem beni benden alacak kadar aşikar,
hem sırrımda saklı gizsin…

O halde beni dinle ey garib yocu…
Sana sen olan beni anlatayım sırrımı kendine dahi söyleme…
Oku beni, bir masal bir hikaye gibi akılla kulakla dinleme…
Aynada gördüğün ne sensin nede ben,
boş yere toprağı izleme…
İçinde gizli bir bilmeceyim , çekil aradan beni kendinle gizleme….

Ben mekan aleminde manasız gölge,
na mekanda Derince bir manayım...
Düşünme beni bulamazsın aklın ne o yanında nede bu yanındayım...
Hayelin, vehmin yurduna uğramam ne düşte ne rüyadayım...
Tariften uzak, manasız sözden beri,
gözden ileri bir dünyadayım…

Doluyum ve suskun, konuşuyorum durmadan sözsüz harfsiz...
Duyulmuyan ben , duyan yalnız sen
içerde kopan fıtına sessiz...
Ortaya dökülen sır benim , toplayıp gör beni, gözsüz fersiz...
Aklı bir tarafa at , çık aradan ,
çöz beni Sensiz "ben"siz…

Arayan kapısı bana açılır o halde sessizce çal bu kapıyı…
Ben beden evinin altında gizli hazineyim
durma yık bu yapıyı…
Sana ne çok yakınım nede uzak, kaldır aradan mesafeyi arayı…
Ben göz önünde olan beyazım
temaşamı istersen gözünden kaldır karayı…

Duy beni…
Menzilin mademki güneş, gölgeyi takibi bırak onu ardına al....
Hiç gidilmiyen yol bana çıkar, sor beni ,bilenler ehli hal…
Sözsüz dilsiz konuş benimle , benden uzak lisanı kal…
Çık şu bir damladanda ,artık sonsuz mana denizine dal…

Şu yorgun gönlümle ne aradığımı buldum ne aradığım beni...
Sessizce ötelere bağırdım dedim
soyun ruhumdan atık şu teni...
Yüzbininci feryadım eskiye karıştı,
şu feryadım gün gibi yeni...
Duy şu garibi hem aranıp aratan...
Ne yapayım gayrısını bana seni gerek seni…

Artık suuusss…
Pervasız gönül, ecel pençesinin gölgesi her an üstümüzde…
Sus… elde avuçta varsa kuru bir iman mühür basılacak son sözümüzde…
Sus…yetmiş bin perde hepsi birden kalkacak son günümüzde…
Sus ma konuş hitabı gelince,
Hicap perdesinden başka ne kalırki yüzümüzde….


Garib Garib
Kayıt Tarihi : 10.8.2024 17:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!