yakalandığımsan
öykülüdür böğrüme yaslanan bu ılık
menzilsizliğe hazır göç kalıntıları
şaşırdığın
yakalanma emridir
yetim bir kedere
sevda
eflatun bir boşluktan gelen
yüreğinin varlığı
yetmez beni anlamaya
uzaklaşırsın sabaha karşıları sevmeme
en az herkes kadar
yalnızlaşınca varlıklar alemi
ilk günkü gibi kalmaya gelirim dünyaya
evleri kibrit kutularına benzeterek
ve yaramaz çocuk merakımdır
beni bulutların altına iten
zamana asla alışamayarak
sağa sola adını bağıran
her köşe başında ağlamaya hazır
kuşların tüneme anı sesleri
bir gece böceğinin ışığa naz dolu edasıyla
kurduğum bandonun fasıl coşkusunda
içine kapanık yaz sonuydu solistimiz
imgeler yığını hıçkırığımda saç tellerin
eski bir kenti kapalı bir havada
yeşilçamlılaştırmak istiyorum
ellerini tutuş anımdaki gülüşlerini
sırf bana olmasa da
kıskanmayacağım
kentin kapalı havadaki eskimiş halini
unutarak renklerini elbiselerimizin
nane aroması kokulu masa örtülerinde
salçalı ekmek kırıntılarının gözleri önünde
sevişmeyi düşlemiştik
ne yapsak suç üstü
ve herhangi birgün
ama mutlaka kapalı havada
üşümüşlüğü unutmaya çalışıp çabalayarak
kış sabahlarına benzeyen panik anıyım
her halükarda senden uzak
hayat dolu düşlerinin bile
kılcal damarlarına kadar
upuzak...
ufuk çizgisi noktacıklı ağaçlarla bezeli
her şeyi bırakıyorum güzelim uykusu acılarımın
hoşçakallarımla kal artık
içine kapanık bir yaz sonuyum
dinleyebildiğin kadar dinle kendini
Kayıt Tarihi : 31.5.2010 01:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)