İçimden Palyaço Geçtiğinde
Bir akşamüstü, gönlümün meydanına kuruldu çadır;
talaş değil, anılar serildi zemine.
Yorgunluk, pandomimci gibi konuşmadan anlattı;
sustukça büyüdü hikâye.
Palyaço geçti içimden: cebinden mendiller çekti,
her biri eski bir isim, unutulmuş bir gün.
Kırmızı bir burun, cümlemin ortasına kondu;
gülüşüm orada durdu, nefesim kenarda bekledi.
Şişirdikçe hafifleyen balon değildi içimdeki;
ağırlaşan bir göğüs kafesiydi.
Konfetiler, sahneden kırpılmış yıldızlar gibi yağdı;
süpürge geçtikçe parıltının sesi söndü.
“İnsanın kendini güldürmesi de bir teknik,” dedi o;
cevap vermedim sözü içimdeki çiviye astım.
Trapezde sallanan korku değil, affetme ihtimaliydi;
aşağıdaki ağ: birkaç dostun adı ve kendi sabrım.
Şaka tabancasının dumanıyla “İyiyim” yazdım göğe;
inanmadım duman dağıldı, kelime düştü.
Yüzümü suya tuttum; boya akmadı,
meğer maske değil, alışkanlıkmış.
Palyaço sessizce eğilip selam verdi;
ben ilk kez alkışsız konuşmayı denedim.
Söz, kuliste unutulmuş ayakkabı gibi büyüdü içimde;
gece, çadır toplanırken çocukluğumun elini buldum.
Anladım: gülmek, yarayı saklamak değil
kanayan yeri temiz bir bezle tutmakmış.
Kayıt Tarihi : 14.9.2025 21:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!