İçimdeki yağmur tanecikleri

aşkla yan sen de
bir kandil gibi ey gönül
yağmur yüklü bulutlar gibi
seni sırılsıklam ıslatsın düşen ateş damlaları

sevmek bir sır
büyüsüne kapılmış sonsuzluk

sevmek bir cevhermiş meğer
asıl bir gerçekmiş alnımdaki çizgilerin rotası
hiçbir şeyle saklambaç oynamaya niyetim yok
aydınlanıyor kış masalları
ısınıyor anılar
sokak sokak yürüyorum
vesselam düşüncelere dalmış , dalgın.

gün vardır bin yıldan uzun
bir yıl vardır içimde bir günden kısa

bir umman ki uğuldar içimde
yürüyorum kaybettiğim dünyanın ayak izlerinde
bir rüya görüyorum ruhumun ülkesinde
düşlerin parlak güneşlere döndüğü şehirlerden
altın çağlardan uykular saçılıyor

cennet bulutları ışığını taşır gibi
latif buhranlar sızar gibi

başlıyor uzaklara yürüyüş
başlıyor halden hale giren en sarsıcı sesleniş
uzaklaşıyor en çarpıcı vakit
parlayan ışıklar vuruyor secdeye
gün yanıyor ben yanıyorum

yangınlar ciğerimin üzerine serpiliyor
soluk almakta zorlanıyorum

tenhalarda demleniyor ayrılığın öyküsü
kum tanesi kadar küçük
nisan yağmuru kadar bol
sessiz ışıklar sızıyor gölgeli bulutların arasından
hicranlı gecelerin ucundan fecir
cennet kokulu baharlar sokuluyor
sokak başlarına
duvar diplerine

huşu içinde bir zirve hali bu
bir anın bir asra bedel olduğu

nice hayaller kuruyorum
nice rüyalara bedel
her bir yandan esiyor rüzgar
her bir cihetten ateşimi söndürüyor
adeta köpürüyor
büyülü muhteşemlikler efsunlu ırmaklar
içimde

ateşler ki düğüm düğüm
gökyüzü güneş renginde
içimde bin bir çılgınlık

*

redfer