İçimde bir deniz var sanki, dalgalar sürekli kabarıp duruyor. Yüzey sakin gibi görünse de, derinlerde kaynayan bir fırtına var. Duygularım, düşüncelerim birbirine karışıyor, hislerim çatışıyor. Kendi içimde sürekli bir savaş veriyorum. Bu savaş ne tam anlamıyla tanımlanabilir ne de kontrol altına alınabilir. Zihnim, düşüncelerle dolup taşan bir labirent gibi; her köşe başında yeni bir soru, her dönemeçte başka bir sorgulama bekliyor beni.
Geceleri, yalnız kaldığımda, içimdeki bu karmaşa daha da belirginleşiyor. Karanlık sessiz olsa da zihnimdeki gürültü dinmek bilmiyor. Uyku bir türlü gelmiyor, çünkü düşüncelerim bir an olsun durmak istemiyor. Zihnim, sanki kendi varlığını her an yeniden keşfetmek zorundaymış gibi acele ediyor. Bir yandan geçmişin gölgeleriyle boğuşuyorum, bir yandan geleceğin belirsizlikleriyle yüzleşiyorum. Her anı, her düşünce, içimdeki karmaşıklığın bir yansıması gibi.
Bu karmaşayı anlamlandırmaya çalışıyorum bazen, bir düzen arıyorum. Ama bu arayış, beni daha da derinlere sürüklüyor. İçimdeki sesler susturulamıyor, bastırılamıyor. Her biri kendi gerçeğini haykırıyor. Sessizliğin içinde yankılanan bu sesler, iç dünyamı adeta bir savaş alanına çeviriyor. Kalbim, patlamak üzere olan bir yanardağın lavları gibi çırpınıyor. Ne tam anlamıyla huzur bulabiliyorum ne de bu karmaşadan kaçabiliyorum. Ama belki de bu karmaşıklık, benim en büyük gerçeğim.
Çünkü içimdeki bu zenginlik, beni sıradanlıktan kurtarıyor. Beni sadece yaşayan bir insan değil, düşünen, hisseden, sorgulayan biri yapıyor. İçimdeki bu karmaşıklık, belki de en büyük gücüm. Çünkü bu karmaşıklık, bana hayatı, insanları ve kendimi anlama yetisi veriyor. Bu içsel savaş bazen yorucu olsa da, bu benim varoluşumun bir parçası. Bu karmaşa olmadan ben, ben olamam.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta