Ruhumun tül perdeli penceresinden
Kudüs’e her gün yeniden âşık oluyorum.
Bir gün Kudüs,
Diğer gün Kudüs,
Ertesi gün yine Kudüs oluyor bu aşkın adı.
Her adım, her kalp atışı,
Daralıyor vakitler.
Daralan kalbimi
Yakıp aydınlatıyor Kudüs.
Susturulmuş coğrafyaya tebessüm ederken şafak,
Bir kelebek olup gökyüzüne uçuyor çocuklar.
Seneler boyu hüzün sağanağına tutulmak istiyorum.
Bir ömür boyu taraf olmak istiyorum.
Bir nehir yapıp akıtmak istiyorum yüreğimi yüreğine.
Ey bahtı teni gibi kara çocuk,
Haydi gülümse, gözlerime bak, kalbime bak!
Ya yaktığın yüreğimle aydınlat bu karanlık şehirleri,
Ya da bu şehirleri yak, yüreğim aydınlansın.
Suskunluk getiren yağmurlara inat,
Şimdi söyle en güzel şarkıları!
Fecr vakti ufuklar nasıl da süslenmiş!
Ebruli kentim, mavili kentim, beyaz kentim Kudüs!
Ay ışığında suya düşmüş rengin,
Akıyor bütün umutlarım sokaklarına.
İkimiz ağlıyoruz her gece,
Gözlerimde uyuyorsun Kudüs.
Kanla sulandığı için mi nemli toprağın,
Ey gece yüzlü Kudüs,
Ey ölüler şehri,
Ey ölü sokakların sahibi!
Korkuyorum aynada benim olmayan yüzlerden,
Soğuk ve mehtapsız gecelerin kara kâbuslarından.
Duvarlara özgürlük resimleri çizerken,
Yağmur sabaha kadar yağıyor.
Boşlukta salınıp duruyor;
Bir ucunda Kudüs, bir ucunda ben.
Karanlıklar içindeyim, kan ve ter içinde.
Uzatılamayacak ellere ağlıyorum,
İçimin ta içinde, alabildiğince uzak yerlere.
Aynı yağmur altında ıslandığım,
Yağmamış yağmurlarla ağlayan çocuklara,
Hıçkırıklarını ninni yapan Filistinli annelere ağlıyorum.
Benim de yüreğimde fırtınalar kopuyor.
Yüreği Kudüs için atan çocuklar yetiştiremedim.
Ömerler yetiştiremedim,
Hamzalar yetiştiremedim.
Onun için seccadelere düşüyor kan lekesi,
Onun için serçeler vuruluyor.
Şehit diyarı Filistin,
Yeryüzünün şehit halkı!
Beşikteki bebeklere ölüm kusuyorlar.
Açlık ve çaresizlik var.
Sapan taşlarına karşı tanklar, helikopterler,
Havadan, karadan bombardımanlar var.
Görkemli Süleyman Mabedi,
Mermer ve çinilerle bezeli,
Mavi, yeşil ve sarıyla karışık.
Kudüs’ten yana dualarım var,
Umutlarım var,
Dertlerim, acılarım var,
Rüyalarım var.
Savaşın da bir adaleti olmalı.
Kudüs ile ilgili rüyaları bitirdiler.
Bağrıma saplanan bir hançer,
Böğrüme vurulmuş bir yumruk,
Kudüs!
Daha dünyaya gözünü açmadan,
Bebeklerin cennete gönderilmelerini seyrediyorum.
Yok mu bir Selahaddin daha?
Kudüs semalarında yeniden haykıracak,
Bir kahraman daha çıkmayacak mı?
Firavunlara “Dur!” diyecek,
Kudüs’ü kurtaracak,
İkinci bir Selahaddin yok mu?
Namluların ucunda can çekişiyor Gazze.
Barut kusuyor makineli tüfekler.
Şimşek gibi yakıyor, yangın içinde yangın.
Taş üstünde taş, gövde üstünde baş,
Genç, ihtiyar, erkek, çocuk, kadın…
Sokaklarda cesetler,
Mahalle, köy, ev ev,
Bir vahşet yaşanıyor Gazze’de.
Hey gidi Kudüs!
Beni hıçkırıklar büyüttü.
Bütün örtüleri çekerek üzerime,
Bütün kapıları kapatarak.
Öylece ışıklar dökülüyor bulutlardan,
Alevli yağmurlar ıslatıyor göğsümü.
Bana fısıldanan kaç ölüm var,
Kudüs renginde kaç ölüm kasırgası?
Hey gidi Kudüs!
Barut kokulu gecelerde uyuyor musun hâlâ?
Aynı kaderi yaşıyoruz.
Soluğum kadar yakınım sana.
Hey gidi Kudüs!
Masum kalan tek şey,
Seher semasında ışık saçan bir yusufçuk.
İki kez ölümdür susmak.
Her defasında yüzümde ter damlaları,
Her defasında çığlıklar sığdırılıyor rüyalara,
Her defasında hafızamın ucunda sislenen görüntüler,
Her defasında sessiz sedasız çekip gitmeler.
Her gün sokaklarından kovulan benim.
Hey gidi Kudüs!
Yere yığılır, kanatları kopar gecenin.
Işıklar söner, bir yıldız kalır geriye,
Sıcaklığını duyamayacağımız kadar uzakta.
Acıları, aşkları, sevgileri,
Sabahlara kadar gözyaşlarıma ortak,
Sırlarıma ortak.
İçimde bir kor damla,
İçimde Filistinli çocuk,
İçimde Kudüs.
Zihnimin saçaklarından bombalanıyorum.
İfritler kurşun yağdırıyor.
Bin çığlık, bin ahu figan.
Kan akıyor oluk oluk Filistin’de.
Beni çağırıyor Gazze,
Beni çağırıyor Şerha,
Beni çağırıyor Beyt-ül Halil.
Kudüs, Endülüs kadar yetim.
Her dem kutlu rüzgârıyla,
Bir gam İstanbul.
Mekke’de Meryemce bir suskunluk,
Zeynebî bir feryat Kerbela’da,
Hüseyince direnişler var Bosna’da.
Birazdan çıkacak ikinci Selahaddin,
İnşallah!
İşgal edilmiş bir şehri boşaltır gibi,
Kaçıyorlar Lut şehrinden kaçar gibi.
Kudüs suskun.
Kurşundan çiçeklerin şehri.
Bebeğin emdiği süt,
Ağacın çiçeği, meyvesi, yaprağı,
Toprağın kara bağrına düşmüş,
Bir mezar taşı Kudüs.
Kudüs, namazın seccadesi gibi,
Kalbin nabzının attığı yerdir.
Kudüs, Mekke’dir,
Kudüs, Medine’dir.
O dindir, imandır, davadır, heyecandır.
Kudüs tevhit, şehadet,
Kudüs kutsal, mukaddes, mübarek.
Hey, Zeytin Dağı’nda bulutları kovalayan rüzgâr!
Hangi taşa, hangi toprağa bakarsan bak,
Rüyalarıma giren, aklıma ilk gelen isim sensin.
Henüz yeni açmış menekşeler,
Hüzün kokuyor.
Her sabah çiğ damlası gibi,
Filistin’e ağlıyorum.
Hey, üzerine bombalar yağdırılan aziz şehir!
Şah damarım, umudum sensin.
Senin için çocuklar büyütüyorum,
Beşiklerde.
redfer
Kayıt Tarihi : 2.8.2025 12:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!