İçeriye ilk nasıl düştüm…

Mehmet Halil
1192

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

İçeriye ilk nasıl düştüm…

Bi akşam oturmuşuz TV karşısına
Haberleri izleyoz…
Arkadaşım Temel de yanımda
Cigaranın tadını çıkarıyoz…
Ayaklarımızı da uzatmışız sehbaya
Birdenbire bir görüntü geldi ekrana
İnce uzun, bebek gibi
Hem de denizin kenarında
Sipiker anlatıya
Bizde dinleyoz haaaa…
Bizi boş sanma…
‘’Türkiye’nin en yüksek gök deleni,
Hem de denize sıfır…’’
Temel’le göz göze geldik
Kafamızda şimşekler çaktı,
Gözlerimiz fıldır fıldır…
Anladım aynı şeyi düşünüyoz…
Dursun bize ikide bir ‘’görgüsüzler’’ diyor ya
Sıçacağız ağzına…

Nasıl görgülü olunurmuş göstereceğiz
Televizyondan görmekle görgülü olunmazmış
Ertesi gün,
Temel Fadime’nin sağdığı tek ineği
Ben de sırtımdaki tek gömleği sattım.
Hadi yavrum doğru İstanbul
Lafı uzatmaya gerek yok
Yolda geçenler anlatmayla bitmez…
,,,,,,,,,
Geldik mi gökdelenlerin dibine
Her taraf cıvıl cıvıl
Birbirinden güzel kızlar
Sanki özel yapılmış bu bina dünya güzellerine
Temel ağzı açık kızlara bakarken…
Çektim kolundan,
‘’Hadi len, çıkalım binanın tepesine,
Yoksa kurtulamayız Dursun’un dilinden…
Esensörden çıkarken
İçimizde bir boşluk, sanki uçuyorduk…
Biz daha birbirimize bişey demeden
Kendimizi tepede bulduk…
Her şey, her yer ayaklarımızın altında
Dursun hemen ayakkabıları çıkardı
Telaşla beni de uyardı
‘’Len ayaklarını çıkar ayıp olur kızlara…’’
Kızlar halı gibi rengarenk altımızda…
Bütün İstanbul bile ayaklarımızın altında
Buraya gelme fikri benden çıktı ya
Birden bire burnum kalkmış havaya
Ben aşağıyı hiç görmüyom bile…
Tiryaki olmasam bile
Elimi attım cebime
Tedarikli geldim
Dudaklarıma koydum cıgarayı
Çektim dumanını içime içime
Bi de baktım
Temel’in kafasında fötür
Tepesinde bir tavuk teleği
Namussuz tavuk çalmış deyeceğim emme
Rengarenk telek
Aynen, Dursun’un Almanya’dan gelirken getirdiğinden
Anladım ki o da boş değil…
Zaten yakışır mı bana
Böyle bir yere gelmek
Sıradan bir adamla…
Başladım konuşmaya
Parmaklarım arasında cıgara,
Ellerim başımdan bir karış yukarda…
Düşündüm ki,
Ben de gördüklerimi yazabilirim
Yazanlardan neyim eksik benim
Artık görgüsüz de değilim…
Birden temel aklıma geldi
Ona haksız etmemeliydim
Düşündüklerimi paylaşmalıydım
Özür diledim…
Yüksek sesle düşünmeye başladım…

Okumayı bilen yazmayı da bilir
Temel,
‘’Ah nede biliya
Ah nede biliya…’’
Dinmeyi bilen konuşmayı da bilir,
Temel,
‘’Ah nede biliya
Ah nede biliya…’’
Konuşma iyi güzel de
Devamı bi türlü gelmiyor
Kafam hep yeni kelimeler arıyor
Çünkü Temel gözlerime bakıyor
Bu kadar mı der gibi soruyor…
‘’Bir pirefesör gibi,
Hiç ciddiyetimi bozmuyorum…
‘’Değerli sözler, fazla emek ister! ’’ diyerek
Azalar gibi cevap veriyorum…
Arkasından,
Yine pirefesör gibi ciddi,
‘’Yüzmeyi bilen, uçmayı da bilir’’ dedim
Dinliyorum, dinliyorum ki Temel
‘’ah ne de biliya
Nede biliya’’ diyecek…
Yanımda Temel’i araraken
Gözlerim,
Binanın dibindeki kaynaşan kalabalığa ilişti…
Daha ne olduğunu anlamadan
Kollarıma iki polis girdi…
En son silkindiğimi hatırlıyorum,
Kurtulmak için kollarından…
***
Uyandığımda,
Bir arı kovanı vardı başımda
Hem içi arı kovanı gibi kafamın
Hem de
Çevrem kaynıyordu arı kovanı gibi
Bir ses ‘’kıpırdadı,
Gözlerini açtı’’ der demez,
Başımın üstü birden bire karardı
Ardı ardına ışıklar yandı.
Yandı karardı, yandı karardı
Burası öbür dünya mı?
Yoksa gördüğüm rüya mı?
Sorular gürültüler,
Gürültüler sorular,
Bir müddet beni
Benden uzağa götürdüler…

devamı gelecek...

Mehmet Halil
Kayıt Tarihi : 27.12.2010 20:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ercan Cengiz
    Ercan Cengiz

    devamını da beklerük,

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mehmet Halil