İçindeki çocuk neden böyle yaşlı? Duyumların açlığında benim tokluğum yetmedi sana.
İnsanın yaşı kaç olursa olsun o çocukla gülümsüyor hayata. Güneşi,tutkuları ulaşılmazları o çocuğun ışıl ışıl gözlerinden görüyorum. Sevda yelim ilk onun saçlarını okşar.Nefesim onun sesinde heveslerini katlar.Ütüsüz umurlarım onun içselinde salıncak kurar.Beni sana aşılayan da oydu.Hatırlar mısın sabaha kadar telefon konuşmalarımızı.
İşe geç kalışlarımızı,o gün sersem sersem gezişlerimizi.İçine sordun mu? İç çocuğun yaşıyor mu bensiz.
Kimsenin öğretmediği bir şeyi öğretmeni diledi iç çocuğum. Ayrılırken aşkı inançsızlığa taşıyan ayyaş iç çocuğun değil miydi? Bir ömür içsel açlıkların derlenmişti.Bana açlıklarınla geldi.Bende yaşadın toklarını.Tokluğunun gözleri açıldı.Ar perdenden araklama arzulara gemiler yürüttün.
Sahi söylesene senin içindeki çocuk kaç yaşında? Bir de şunu söyle. O çocukla en çok neden gittiniz benden. Biz ki geceleri pay ettik ay ışıklarına. Yastığı, yıl ettik özlemlere.Karanlığı kara sevdaya dönüştürdü arzularımızı aruz vezni
Biz ki sözlerin közünde pişirildik sevda gelgitlerinde. Eksiksiz noktasız,notasız tutkulara tümlendik.Nutku tutulan anların isimsiz gelişlerinde yanlış yanışlar mı aldık ne?
Geride kalan viran edilmiş kavlarımızın melodisi seni bensiz çalıyor.
. Yalnızlığın serseri gülüşü, ansızlığımın asi vuruluşu su bendim neden içlerindeki cepler delik? , İsyanımın ufuk gezegeni gitmeye meyilli eğilimlerini eğitmekle hep meşgul. Olduğum gibiydim, olamadığın gibiydin.
Peri masallarında peri,cadı masallarında cadı, aşk masallarında aşk,gidiş masallarında hep giden …Bense hep filmin sonu gibi kavuşmalarına sarılan.Hatırlar mısın? Her bensiz dönüşlerinde erken gelirdim arabayla seni garda beklerdim.İnmeden atlardım otobüse el ele tutuşup inerdik.Valizin hep ağırdı.Anneceğin hep kendi elleriyle yaptığı bir şeyler gönderirdi.Sarma kokularını alırdım çoşardım çocuklar gibi.Şimdi mi sorma… Sevinebilirsin sarma uzun zamandır yemedim.Bir kısır,mercimek köftesi,tarhana çorban,ha bir de erişten ermiş çorbanı unutmadım.İnan onları hiç yiyemedim.Ha pardon nerde kermes varsa gidiyorum onlardan yemek için.Seviyorum onları… senide seviyorum hala.. demek..
Şimdi sen, yüreği topal bir hüznün odasında kereciklerini merdaneye veriyorsun.Şehirlerimiz, ilçelerimiz, umutlarımız bile değişmedi.
Seni anlatmak anlamsız, susmak hasta ediyor, ayrılık bulaşıcı bir gelişe sınır.Tutku,sivil sevdaları atılması yasak ışınlı bombalarını üstüme atıp kayıplarda .Bu yüzden her yerim sencileyin.Yanık kokularımı duymadın mı? Susuyorum, suskularca sözler sunuyorum sana.
İç çocuğun toklarında yaşatamadın beni,İçsel volkanlarında hep lavların vardı.Faylarından çıkan her lavın laf-ı güfazlarında atıştık boşu boşlara.
Senden kalışı, yüreğimin alışını yaz, dediler, yazmaya giderken kendimden geçmişimin geçmişi geçmiş.Hükümsüzüm…Kullanılamaz Artığım,bitiğim anlatamadım ki sana.
Arkama dönüp baktım ki beni görmeden kör gidişlere öçlerinin mayınlarını yerleştirmişsin.Artık çok geç, sendeki ben için çoktan bitmişim.
Kayıt Tarihi : 27.1.2009 00:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!