har aşkın bakışı farklıdır,
akışı gibi,
kimi yok etmeyi düşünür,
kimi hayranlığını bırakır suların üzerine....
tehlikeden kaçamayacak kadar kısıtlı bir yüreğim varsa,
akvaryumda balık olmayı ben mi seçtim sanki....
yaradan denizleri de eklediyse yeryüzüne,
kara parçalarının ıslanmasını istemiştir....
bir dağa tırmanırken sizi destekleyenin,
düşmenize sebep olabileceğini de unutmayın derim,
güvenebileceğim tek yüreğin kendimin olduğunu,
daha önce anlayabilseydim keşke....
devesini çölün ortasında kaybetmiş bedevi gibiyim şimdi,
kum tanelerinin arasından çıkan akreplerin sokmasından öte,
kalbim kızgın güneşte hiç yanmamıştı böyle...
her teli yaydan fırlayacak gibi duran saçlarını,
okşamaya ne hacet,
dokunabilmek mucizedir kirpi olmuş kalbine bile...
serçe parmağıma bağlanacak kadar
unutulacak bir şey değildir aşkım,
çünkü,
ben AŞKIM....
bakışlarımı değiştiremeyeceğim sevgilerimin tünelinde,
asla ışıklarım kararmaz benim,
bir kibrit taşır yüreğim her zaman yanında,
neye ne zaman ihtiyaç olunacağı bilinmez bu kahpeliklerde....
hadi benim ömrümü uzat,
sanki becerebileceksin,
iki yumurta bile kırmayı beceremeyen ellerin,
bak nasıl da kırdı beni,
kocamandım oysa,
azaldım sanki....
Az Aldım doğrusu bana verebildiğin bu kadarmış....
izah edebileceğin kavramlarını yitirmişsin,
zaten ben de anlamam ihanetlerin kurgusundan,
işkenceler gibi gelen zamanın yarısını gözlerim kapalı geçiriyorum...
iki insan ömrü kadar yaşayabilir misin tek bedende?
hadi geliver,
saatlerimizi birleştirsek bu dünyaya kazık dikebilir miyiz sence?
olmayacak duaya amin demeye hiç bir dudak kendini aralamaz....
seni çok kızdırdığım için mi kırmızısın,
yoksa en sevdiğin renk bu mu?
ben haddini bilmez,
kervan geçmez yörelerin tek su kaynağı,
dağların yetiştirebileceği en bilinmez çiçeklerin tohumuyum....
sevgilim demeye tat alma organım bile karşı geliyorken,
diyaframdan sesleniyorum sana ben,
düşün ki o kadar zorluyorum kendimi,
düşün ki dilin reddettiğini kalbim onay damgasını vuruyor hemen...
kaç değişik yastıkta uyanmak ister ki bir gönül,
kaç gece lambası değiştirir,
kaç ayrı çekmece kullanır maskeleri için....
çok yaşayayım derken,
sabırlı olacaksın,
kendi yatağını kendin toplaman sorun değil,
vefakar olacaksın sana kurşun yağdırana,
sonra da minik yüreğin kalbinden tutup,
yürüyüşe çıkaracaksın yağmurların altında....
sorunlarımı işe getirmiyorum safsatasını dökmem yüreğine,
saçma sapan duyumların yok yeri kalbimde,
benim işim sensin sevgilim,
çalışıyorum yirmi dört saat ben.....
sana neden soruyorum ki sanki kalacak mısın diye,
alacak mısın sadece sen onu söyle,
fanustan çıkarıp yiyecek misin bu balığı,
yoksa biraz yem verip,
bakışlarına kurban olduğumun kalbi için bağışlayacak mısın?
bir kalbin rengini bile değiştirebilirim sevgimle,
anlayabilene de bir kez daha aşık olurum,
duygu makinası yaptım kendime,
her eskiyen sevgilere yolculuk yapabilirim,
sadece dönünce mahvoluyor insan biraz....
geçici bir oda buldum kendime,
dinleniyorum sessizce,
ışıklar kapalı yüreğim gibi,
karanlıkta da seçebilirim her şeyi...
halının altına süpürülecek toz kadar değerin kalmadı,
alanyari gülümsüyorum şimdi,
nihayet gidebildin,
dolapta saklanan sevgilerimi çıkarma vakti,
giysilerimizin karışmayacağı bir yürek edindim,
sevmek bu çok delice gelebilir kulağına,
yalancıktan sevmeyenlerin anlayabileceği
bir iç çekiş var kalbimde,
başka bir İÇ,
çekiyor beni kendine.......
Kayıt Tarihi : 12.3.2018 20:46:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Kemal Erdoğan](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/03/12/ic-5.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!