Sahte bir azizi müjdeliyordu şenlik ateşleri,
ve çılgınca içip dansediyordu günahkarlar.
Aralarından geçerken gözlerimdeydi onun sözleri,
sözlerimde onun kara gözleri yanar
bu yalnızlıkta her soluğum onun yolunu izlerdi.
Mektubun düşer topal günlerimin arasına
Kuşlar ürkerde havalanır ya
Öyle bir cümbüştür kopan nefesimde
Kanatlanırda uçamazsam bir kuşluk vaktinde
Döner yatarım omzuna kelimelerin
İşte böyle okunmalı mektup dediğin
Geçmişe bakıp süslediğimiz bütün bu elem
Kadeh üstüne kadeh kaldırdığımız bir özlem
Efkar sofralarında, mezeye kattığımız makam
Diğer makamlardan haraç toplayan bir soysuz kaymakam
Devletin eli deymiş bir orospuysa mahreme el atan
Vergisini ödediğimiz bir zina adıdır günaha tapan
Bir kış perdesi kapladığı zaman gözlerini
Sözlerinle ısıtırsın bu küçük mahpushaneyi
Volta atar bakışlarımız,
rast gelmez karşılaşmayız
Kendince bir aritmetiği vardır elbet bu git gellerin
Gelmek bilmeyecek bir gidişin hazırlığıdır belki
misketlerim çar çamur ellerimde
Ayakkabımda bir başka ayak izi
İtilmişim hayatın bazı köşelerinde
Sepet içinde rengarenk gülleri çingenenin
Zifiri karanlık bir gecenin ormanlarla kaplı izbesinde
Bir ben varım bir de ben
İki kişilik bu hayatta kalma mücadelesinde
Bir bedende bir olmamız gerekirken
Yabancıyız hepten
*Bu kesikler bıçak yarası, sendekiler değil
Açılmayan kalbin anahtarı açmayanda, bıçakta değil
O kesikler bıçak yarası değil kurak yarası
Parlak metalin keskin yüzü değil körpenin ten süsü
Okşanmamaktan çatlamış toprağın derin çığlığı
Ben bir sabır taşıyım sen dokunmayınca çat eden
Kıskanç yuvasıyım içi fokur fokur
Saplandığı yerde kırılmış bir bıçak ucu
Boydan boya yarmış bütün duruşumu
İçi doldurulmuş bir av hayvanı gibi
Seninle doldurulmuşum sonradan
Bakıyor musun etrafına bu günlerde?
Bütün laleler soldu
Şimdi açma sırası sende…
Cami önüne bırakılmış bir çocukluğum vardı
Yoktu sahip olduğum başka bir şeyim
Pek nazlı bir gaz lambasının titrekliğinde
Oturuyorsun bilindik şarkıların naif kemerinde
Bu gece,
Hiç süzülmediği kadar süzülmüş denizin hırıltısı
Eğittiğimiz bu yıkım tam da kıvama gelmiş
Hiç olmadığı kadar olmuşuz senle
Bebişim;
Gözlerindeki pırıltıyı söndüremeyen o kadar acıya diyeceğim tek birşey var; İyi ki var olmuşlar. Bu kadar sıkıntıdan sonra hala sağsalim gülebiliyorsan, hayatı yenmişsin demektir. Varlığın ne kadar da çok şey ifade ediyor bir bilsen. Seni üzdüğüm her saniye adına özür...
Sevgil ...
Sevgili Ibrahim,
Çogumuz siire yasanmisliklari yazarak baslariz, senin gibi. Sonra yeserir yeserir serpiliriz. Yasanmamisliklari, hayalleri, düsleri yazmaya baslariz. Bir sair ancak en son varacagi noktada gerçek sair olur. Yani daha çok yolumuz var... Senin bu yolun ilk devresini tamamladigin ...