Sürüklendim sana;
güneşi tutup saçlarına ve tenine getirdim,
mavi bir deniz donuk kaldı gözlerinde,
şiirlerim ve şairler küstü bu dizelerime,
kıskandı sesini ve gülüşlerini
sahile vuran o zarif çakıl taşları...
Ateş Suya sevdalanmış;
sevdaları sürgün olmuş,
birini kaf dağının içine
diğerini okyanusun derinliklerine hapsetmişler....
Ateş erimiş mağma olmuş aşkı için,
Tam seni sevmeye alışırken,
Ansızın gidişin düşlerime karıştı,
Ne gidişin geri döndü,nede bir haberin,
Etten bir duvardım gidişinin önünde,durduramadım
Rehin düşmüş esir misaliyim ardında....
Güneş denize aşık olmuş bir yaz akşamı,
martılar geceye hazırlanırken çığlık çığlığa
ellerimden kayıp giden bir buzun soğukluğu tenimde
bir damla ve bir damla daha vakit henüz çok erken....
yüreğimde beslenen çocuk ağlamaklı,
sen ellerini uzat bana,
çok uzaklarda bir yerde
güneşe köprü kurmuş çocuklar
gitme vakti geldi artık buralardan...
saat sabahın beşini on geçiyor,
gözleri kapanmış rüya görüyor
kaşları çatık,dudakları sarkmış
saçları altın sarısı,güzel sevgilim...
Rüzgara güvenmişsindir,
Uçurtma zamanıdır
İpin bir ucu elindedir,
İp tükenmektedir yavaş yavaş
Saatlerce,günlerce tutsan ne fayda,
Bırakırsan kaçıp gidecektir...
Sevmekle başladı her şey,
masalların bir varmışı bir yokmuşu gibi....
fırtınalı bir havada denize açılmak kadar cesaretli,
dere kenarına su içmek için inen ceylan kadar ürkek...
mükemmel değildi hiç bir şey,
ne sen,ne ben,nede hayat,
yarım kalıyordu her ne varsa,
güneşle ay,geceyle gündüz gibi,
ortasını bulamıyorduk bu aşkın,
sen kendini saklıyordun cümlelerinde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!