ANADOLU-4
Medeniyetlerin beşiği, ben oldum
Evliyaların tekkesi, ben oldum
Sevgi oldum, haykırdım Yunus’ta
GÜNEŞ DOĞACAKTIR YİNE
Sular bulanık…
mavilikler kör karanlık
durulur sular elbet, durulur…
savrulur kara bulutlar
TOROSLAR’IN
AHU DİLBERLERİ
Kraliçe ahu dilberlerim
DÜN BAYRAM HAVASI
BUGÜN YAS HAVASI
Dün seçimdi yurdumda
Bayram havası
Burun dibi Kafdağı uzağı
BEN NEŞELİ HALLİ TAŞELİ
Taşeliyim ben, Taşeli
Bakmayın taş taş görülüşüme
Sen! Hasan Tahsin'de kurşun, alev alev
Nene Hatun'un omzunda, sessiz mermi
Afyon Ovası'nda, umudu taşıyan kağnı
Kağnı gıcırtılarında, özgürlük türküsü
Satılmadık Bir Oyumuz Vardı
emeğimizi sattık yıllar yılı
dediler, üzülme nasılsa döner
yol su elektrik, okul hastane
sattılar …
KÖRPE UMUTLAR
Beyinin ölümü Gülfidan Hanım’ın omzuna dağ gibi bir sorumluluk yığmıştı. Bu sorumluluk her gün yığılıyor, yükseliyor, altında; Gülfidan Hanım inim inim iniliyor. Gülfidan Hanım, eziliyor, günden güne rengi soluyor, saçlar beyazlaşıyor, sırt kamburlaşıyor; gençliğinden en ufak bir güzellik belirtisi kalmıyor, hayal dersen çoktan terk edip gitmiş. Gülfidan Hanım’ın tek düşüncesi oğluna babasının yokluğunu hissettirmemek, ona güzel bir gelecek hazırlayabilmek.
Gülfidan Hanım, beyinden kalan emeklilik maaşını, çarpıyor, bölüyor; topluyor, çıkartıyor. Maaş düşük olmasına düşük, hesaplamalar bir o kadar çok… Çarp böl, çıkart bir türlü bitmiyor hesaplar. Maaş ev kirasına yetiyor yetmesine ne eksik ne fazla. Denklemin bilinmeyenleri uzadıkça uzuyor; mutfak masrafı, faturalar, Ömercan’ın okul masrafları, giyim kuşam, sağlık yol parası…
Gülfidan Hanım, ev temizliğine gidiyor. Gülfidan Hanım, buldukça evinde parça başı iş üretiyor. Gülfidan Hanım yemiyor, Gülfidan Hanım giyinmiyor; dişini sıktıkça, sabrını zorladıkça denklemin bir bilinmeyenini çözüyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!