İbrahim Miraç Bektaş Şiirleri - Şair İbr ...

İbrahim Miraç Bektaş

En mutlu anını kollar hayat ve sen, en mutlu gününde ölürsün...
Kimi zaman bir han kapısı olursun, kimi zaman da fırtınada sığınılacak güvenli bir liman...
Yolcular gelir her yağmurlu mevsimde ve fırtınalarda dolar limanların...
Yürüdüğün patikada parmak uçlarından tutan çiçekler bile solmaktan korkar; ne verdiği sözleri tutar çiçekler ne de kuru bir yaprak bırakır avuçlarına...
Yağmurlar diner, fırtınalar biter ve hatırı kalmaz karanlık gecelerde çektiğin çilenin...
Çünkü bilemez çiçekler, yağmurlu gecelerde nasıl ölür insan...

Devamını Oku
İbrahim Miraç Bektaş

Yangınlarıma rahmet yağmurları olurken gözyaşların; topraklarım yeşermeyi bekliyor her bahar ve her bahar senin şefkatine muhtaç...
Kızma bana ne olur; ben yine düştüm anneciğim, gönlüm de yorgun biraz...
Kanayan yerlerimi öper misin usulca?
Avutur musun beni kimseler görmeden?
Yırtılan gömleğimdeki dikiş izin gibi saçlarımda duruyor ya hani ellerin; ne iğne unutur parmaklarını ne de saçlarım avunur sensiz ve kimsesiz...
Sevgili Anneme İthafen...

Devamını Oku
İbrahim Miraç Bektaş

Avuçlarımda kor tanesi var; ellerimi tutamazsın benim ve bir gece uyusan yanımda, günahların yakar tenimi.
Ben bir ırmağım çabuk soğurum sıcaklığına ve ırmaklar arındırır tüm günahları, edilen tövbelerin aydınlığında.
Görünmeyen yolların patikasıyım ben, sen ise kaybolmuş son yolcusun...
Karanlığı aydınlatan yollarım dururken, iblise uyup da gittiğin ormanlar kararttı ruhunu ve iblisin yolları aydınlatamaz karanlığını...
Uzaklaşan gölgem konuşuyor seninle gün batarken ve ben buralı değilim sevgili, kulakları sağır memleketin tek çocuğuyum; sen ise anne baba hasreti çeken gurbetin yabancısı...

Devamını Oku
İbrahim Miraç Bektaş

Kız kardeşimin şefkatli dizlerinde ağladım ben ve yaralarımı okşamadı kimseler şifalı elleriyle annem gibi...
Kimseler öpmedi gözlerimden; kimseler sıvazlamadı sırtımı sevdiğim kadından başka...
Şimdi, hangi papatya anlatır ki bu Sevdayı?
Nasıl öpülür karanlık gecelerimi aydınlatan narin elleriniz?

Devamını Oku
İbrahim Miraç Bektaş

Yağmurla ıslanmış toprak gibi güzel kokar bir yudum çay...
Güneşsiz diyarlara dikilen zeytin ağaçları bekler hasat vaktini ve gelmeyecek hasatlar hüzne boğar yapraklarımızı...
Oysa bir yudum çay kadar güzeldi gökyüzü; bir nefes toprak kokusu kadar taze...

Devamını Oku
İbrahim Miraç Bektaş

Hoş geldin ey karanlık!
Ne kadar masum ve ne kadar aydınlıkmışsın oysa...
Özür dilerim ay ışığı!
Gündüzün aydınlığına inandı ruhumuz...

Devamını Oku
İbrahim Miraç Bektaş

Hüzne boyalı odalarda büyüyen çocukluğun, avuçlarımdaki dualar kadar masum; sen papatyalar arasında koşarken, ben ıhlamur ağaçları suladım Nisan yağmurlarında...
Toprak kokusuyla akan gözyaşların ile arındı günahların, yağmur taneleriyle eridi pamuk şekeri ve gün batımını izleyemediğin tepelerde bir yudum çay kadar seninim; korktuğun bir adım kadar yakın...
Hüzne boyalı odaların perdesini aralarken her gece, küçük umutlar büyüttün bizim için...
Kaybolan anılar kadar tazeydi kaldırıma dökülen düşlerin ve büyüttüğün umutlar kadar gerçek; leylaklar kadar güzel ve senin kadar temiz...
Şimdi, gözlerim kadar yalnızlığa alışkın avuçlarına al yüzümü ve ıhlamurlar kadar sev beni; her bahardan sonra yine senin olayım...

Devamını Oku
İbrahim Miraç Bektaş

Sıcak avuçlarım soğuyor her geçen gün; aralık kapılar ve soğuk odalar üşütüyor omuzlarımı.
Yaprakların dökülmesini beklemiyor artık yağmak için kar.
Ihlamur ağaçlarımı çaldılar çocukluğumdan ve çam ağaçlarım bile üşüyor şimdilerde...
Bahçelerime girdiler hiç sormadan; bense en güzel çiçeklerimi vermiştim onlara...
Tohumlarımı da çaldılar benden...
Ne olur geri verin çaldıklarınızı; masumiyetimi geri verin...

Devamını Oku
İbrahim Miraç Bektaş

Göğsümüzdeki boşluğu hangi papatya doldurabilir?
Ilık yaz yağmurları bile üşütüyor omuzlarımızı kuytu yalnızlıklarda.
Sensiz yağan yağmurun soğuk olacağını kim bilebilirdi...
Özür dilerim; söyleyemedim ıhlamurlar kadar güzel koktuğunu avuçlarının...

Devamını Oku
İbrahim Miraç Bektaş

Ey kalbimin Yâr'i!
Hep sana çıkan yolların taşlarında bir kader bu şüphesiz...
Kimin kıyameti ne zaman kopar?
Kimin duası ne zaman filizlenir?
Şükretmek ve vazgeçmek arasında geçen bir ömürde, incire ve zeytine ant olsun ki sonsuz bir Sevdadır şu ruhumda sakladığım...

Devamını Oku