Beni bir yere bağlamışlar, bir ağacın dalına değil
Bir ipin ucuna da değil
Hayır, bir şeyhe de bağlanmadım
Şey-demedim hiçbir kimseye-tan ağarırken
Kuyulara salınıp baktım içime
Uyandım ayaklarımın ucu beyaz bir kıyı
Gitmek için bir bahane aradım kendime
Vakti değil henüz erken diyor kuşlar
Titiz bir el dokunuyor kirpiklerime
Ortadoğu haritası gibi dağılıyor yüzüm
Ödünç alınmış bir mutluluktu yüzümdeki
Biçimsiz duran akşam aydınlığı
Üzerime giydirilmiş kahverengi bir yalnızlık
Sahibini bulamamış bir aldanıştı bu
Yankısı saçlarıma dağılmış susmaktı belki
Herkes gibi yaşadım uyudum ve uyandım
Zalimleri alkışlamadım bunu zafer bildi herkes
Oysa meydanlara çıkıp konuşacak kadar cesur değilim
Konuşaydım kurşuna ve atılan taşa sözüm geçerdi belki
Belki bir kurşun kör olurdu gözlerimde
Doğudan daha doğudan daha doğudan
Daha doğudan, güneşin doğduğu yerden
Eğilip baktım çırılçıplak dünya
Kadınlar, ağaçlar, dağlar çırılçıplak
Bir halk çırılçıplak konuşuyor
Bunca zamandır beklediğim bir kuş gelip boynumu öptü
Sakarlaştım kırdım kahvaltıda çay bardağını
Balkonda çamaşır ipini, incirin dalını, azı dişimi kırdım
İnandım ve inadımı kırılmış cezvelere doldurdum.
Beni bir itin peşinde koşturan yaşamak gelip şurama kondu
Düşman kör nişancıdır
Dost bilir nereden vuracağını
Aynama asılan duvar
Ayaklarımı yoklayan yol bilir
Yeni uyanmış uykumu uyutmak için
Gökyüzüne haksızlık yapılan bir yerde
Keskin dişleriyle hırlayıp duran zaman
Bileklerime zincirlenmiş kuduz itler gibi
Kemiriyor ömür dediğin kuşun kanadını
İncirin dalını, dostların gönlünü kırdım
Yağmuru beklerken eskidi gömleğim
Toprak işkillenmeye başladı benden
İncinik çocukların neşesiydim eksildim
Yağmur, sesimizi değiştiren bu yağmur
Unutmuştur belki de vazifesini geç kalmıştır
Utanç sinemize tutuşturulmuş bir armağandır şimdi
Bahanesini bulup el ele tutuşarak
Ayrılıyoruz üzüntülerden
Aramızda günaydınlığını giyinmiş kadınlar…
Bir sebep olsun zehrini sardığımız yılanlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!