İbrahim'e Gelince / Kitap İncelemesi

Nesrin Göçmen
243

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

İbrahim'e Gelince / Kitap İncelemesi

İbrahim’e Gelince (*)
.
Nesrin Göçmen İnankul
.

“İbrahim’e Gelince” şair İbrahim Yıldız’ın şiirlerinden, oğlu Halil Nihat Yıldız’ın seçkisiyle hazırlanmış bir kitap. Bir evladın babasına göstereceği en büyük vefa örneği bu olmalı. Kitap kırk sekiz sayfa olup şairin kırk şiirinden oluşmuş. Şairin kitabın kapağında bulunan siyah beyaz fotoğrafının tüm sayfalarda da devam etmesi, okuyucuyla şair arasında duygusal bir köprü oluşturuyor. Okuduğunuz her dizede şair anlamlı bakışlarıyla size gülümsüyor. Kitapta şairin özyaşamından söz etmeye gerek duyulmamış. Buna gerek de yok, şiirlerde dolaşmaya başladığınızda şairin yaşamı hakkında yeterince bilgi ediniyorsunuz.
.
Kitap İbrahim Yıldız’ın “ kitap / kitap dediniz / yarattınız beni / ya yaşatın / ya silin mürekkebimi / atmak / yırtmak / yakmak / insanlık değil ki “ (S.3) dizeleriyle başlıyor; “çomak” adlı yazısıyla devam ediyor: “Yaşayıp yarınlara kalabilecekleri ayıklayıp kitaba alayım diyorum. Başka türlüsü şiir okuyucusuna hakaret olur.” (S.4) Şairin gerek sanata gerek okuyucusuna verdiği değerin büyüklüğünü bu sözler çok açık anlatmakta. “Siz yazdıklarıma bakmayın, asıl yazmadıklarımdır şiir olan! .. Duygular yazılmıyor ki! .. öyleyse yazdıklarınız nedir diye soracak olursanız: Bir arı kovanına sokulan çomak, az çok bal sürülmüştür üstüne” (S.4) sözleri ve “ kıyısındasın şiirin İbrahim / ayaklarını yıkamak yetmez / ürkmez atlar kendiliğinden / araba devrilmez / oysa şiir balıkla kılçığı / yaprakla damarı / çiçekle kokusu arasındadır / bırak İbrahim atları arabaları / tekerlekle dingili arasındadır şiir / döner / ısınır / gıcırdar” (S.5) dizeleriyle şair şiire varmak için, mutlaka şiirin içinde olmanın şart olduğunu vurguluyor.
.
Kitapta bazı şiirlerin altında iki değişik tarih görüyoruz. Bunları ya şiirin yayınlandığı ya da yazılmaya başlandığı ve son şeklinin verildiği tarihler olmalı diye düşünüyorum. İkinci seçenek doğruysa şairin titizliğine imrenmemek olası değil. Bir tek Hüseyin Mahir’e yazdığı “karanlığa giyinip de / ışığa saldırma sakın / alamazsın ter dökmeyince” (S.43) dizeleriyle devam eden “Kırçiçeği” başlıklı şiirdeki tarihler arasındaki fark bir gün. “Belki ayı alacak başka insanlar / güneşi alacak/ yıldızları / bakacaklar Türkiye’me yüksekten / tarlada öküz / tarlada karasaban / osman / osmaannn / osmaaannnn ” dizeleriyle biten “öküz mööö dedi” şiirindeki tarihlerse 1961-1989… Arada bulunan 28 senelik zaman farkı oldukça şaşırtıcı.
.
İbrahim Yıldız şiirlerini saf, temiz bir Türkçe kullanarak yazmış ve sözcükleri yerli yerinde kullanmış. Anlatmak istediğini en az sözcükle anlatmış, öyle ki bir tane bile fazla sözcük bulmak mümkün değil. Şiirlerin anakonusu sosyal, ekonomik, politik olaylar ve sevgi. Şair yıllar önce günümüz Türkiye’sini görmüş, bunları şiirlerinde nakış nakış işlemiş:
“sigortalıyım ama / suç / suç çirkin parada /dur hele / biraz daha dur / okuduğumu söyle / yazdığımı / rızkım kesildiyse bile / bir ışık / ya da soluk alıp vermek yeter bana / ayrıca / muskam var boynumda” (aspirin S.22) “bir yanda yoksul halk / alınlarına yapışmış kenarmahalle / öte yanda örtünmüş ahlâk / kendilerince asilzade” (S.15 dünyada) Kendisi de işçi olan şairimizin, işçinin alınterini anlattığı dizelerini kıskanmamak elde değil: “o bardağı ben kullandım ilkin / cam şişe fabrikalarında işçiyim / dokunmamak dudaklarınıza elimde değil / yüreğim nasıl atar düşündükçe / nasıl ısınır emeğim / banyo yandı yıkanacaksınız / sabun köpürecek sevgileyin / durmuş namuslu bir işçidir / ama eldiven vermediler ellerine / paketlerken sabunu / dokunabilir” (emek yoku S.9) “potalarda akan çelik / alnında kırmızı kan / kıvılcım kıvılcım yanıyor / işçilere hayran / ………. / raylar yükün ayrımına varıyor / karşılığı ödenmemiş emekten / bir ayaz dökülüyor sırtlarına” (ray S.10) “ bulaştırır alınterini işçi / elindeki nasıra / eritir kızgın demirde / yorgunluğunu fabrika” Şairin sevgisi hem dünyevi hem tanrısal bir sevgidir: birdenbire açıldı ellerim gökyüzüne / gözlerimi fırlattım / tanrının yüzüne” (S.19 bir öykünün şiiri) “oysa ben pencereden bakıyordum / sevgi koymak için insanların boş heybelerine / hey be “ (S.33 heybe) “karanlığı ışıkla yıkayıp / sevgi / özgürlük / insan tadını kanıtlamak için / varsa varım / yoksa hiçim” (S.48 doruktaki koltuk boş) “insan insana akmadıkça / büyür mü sevgi ağacı” (S.45 insan aranıyor insanda)
.
Şair zaman zaman da diğer şairlerimizi anar, onlarla konuşur: “dedim ki asım bezirci’ye / nazım yaşamış / dağlarca bu ülkede / utanıyor insan şairim demeye / işçiliği yalap yalap etti de şiirin / uzanıverdim ahmed arif’ten / hilmi yavuz’a / abece halinde” (S.12 bambaşka) , “nâzım / yarınlara kalacak mı / diyen / kuşkulu sesler duyuyorum şimdi / unutuveriyorlar kendilerini insan sayanlar / ahmet’leri / mehmet’leri / ibrahim’leri / halkları / köylüleri / işçileri / yani emeği“ (S:35 anıt) Otuz yedi can verdiğimiz Madımak’a üzülürken Metin Altıok’a seslenir: “keşke ben de olsaydım metin madımak’ta / okuyup yazıyorum ya / güneşe çıkardık / demir atardık aya / kirpiklerim ıslanıyor / içim burkulu burkuluveriyor ama / selam söyle sevgili bezirci’ye / aysan’a ve otuz dört cana” (S.47 kitap gökyüzü) Atatürk’ü saygıyla anarken, bugün hala başımıza dert olan yobazlara, din sömürücülerine olan üzüntüsünü: “kuduz köpekler yuttu devrimlerini / salya akıttılar inlerinde / sırt çevirdiler laikliğe / şeriata selam durdular / iki bin yılının eşiğinde / yolun yarısına geldik neredeyse / gençliğe söyleyin canevimizde / genç de var / gençlik de / ama / neyse” (S.44 sabır taşı) dizelerinde duyumsuyoruz.
.
Şair İbrahim Yıldız, Eflâni / Çengeller Köyü’nde doğdu. Karabük Demir Çelik İşletmelerinin 3 yıllık Özel Meslek Okulu’nu bitirdi. Karabük İşokulu Erkek Sanat Enstitüsü bölümünde okudu. İşçiliğin çıraklığından ustabaşılığına kadar tüm kademelerinde çalıştı. Karabük, 13 Şubat 1994 yılında yitirdiği şairine bir sokağa ve bir parka “Şair İbrahim Yıldız” adını vererek sahip çıktı. Şairin oğlu Halil Nihat Yıldız da “İbrahim’e Gelince” ‘den başka, “Kıyıda Bir İbrahim” ‘de yine şiirlerini, “İşçi Şair Olursa” ‘da kırk yıl önce Karabük’te yayınlanan Sendika isimli gazetede yayımlanmış yazılarını, başta da dediğim gibi büyük bir vefa örneği olarak, derlemiştir.
.
Bizleri bu yapıtlarla buluşturduğun için teşekkürler Halil Nihat Yıldız; bizlere bu yapıtları bıraktığın için teşekkürler İbrahim Yıldız, mekânın cennet olsun, nur içinde yat.
.

(*) İbrahim’e Gelince – İbrahim Yıldız, Karabük Kültür ve Sanat Derneği, Tay Dergisi Yayınları, Şiir Dizisi: Yirmi Bir, Ağustos 2008
.
(TAY Kültür ve Sanat Dergisi – Ocak 2009 – 100. Sayı)

Nesrin Göçmen
Kayıt Tarihi : 18.1.2009 01:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İbrahim Şahin
    İbrahim Şahin

    Şaiirin toplumsal soprumluluğunu yerine getirdigi güzel bir çalışma, duyarlılığınızı usta kaleminizi kutlarım.

    Cevap Yaz
  • Yunus Karaçöp
    Yunus Karaçöp

    Üstadem..

    Şair duyarlılığını üzerine vazife eden yüreğinizi vede
    bu yazdıklarınızı tüm yüreğimle kutluyorum TEBRİKLER..

    Selam ve muhabbetlerimle..Allaha emanet ol..yunus karaçöp

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Nesrin Göçmen