Kur’an, insanın en büyük düşmanı olan İblis’e karşı bir kılavuz ve korunma kaynağıdır. İnsan, bu düşmanı tanımak, hilelerini anlamak ve stratejilerini etkisiz kılmak için Kur’an’ı anladığı dilde okumalıdır. Ancak, tarih boyunca bazı dini otoriteler ve gelenekçi yaklaşımlar, Kur’an’ın doğrudan anlaşılmasını engellemiş ve insanları, İblis’in etkisi altında kalabilecekleri bir yolculuğa sürüklemiştir.
İblis’in İnsanlıkla Mücadelesi
Kur’an’a göre İblis, insanı Allah’ın yolundan saptırmaya yemin etmiştir. İnsan bu tehdide karşı hazırlıklı olmalı, düşmanını tanımalı ve stratejiler geliştirmelidir. Ancak, gelenekçi anlayışın İblis’in kontrolüne girmesi, insanları doğrudan Kur’an’dan uzaklaştırmıştır. Gelenekçi müşrik âlimler, İblis’in hilelerini örtbas ederek Kur’an’ı anlamadan okumayı teşvik etmiş, böylece insanları şuursuz bir itaat içine hapsetmiştir. Bu durum, şu ayetle doğrudan bağlantılıdır:
"Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler." (Bakara Suresi, 78. Ayet)
Kur’an’a Erişim Engelleri
İblis’in en etkili stratejilerinden biri, insanları Kur’an’dan uzaklaştıracak yöntemler geliştirmesidir. Gelenekçi ruhban sınıfı, bu stratejiyi şu yollarla uygulamıştır:
1. Kur’an Okumayı Zorlaştırma:
Kur’an’ı anlamadan okumak için Arapça bilme şartı koyulmuş, bu da halkın büyük bir kısmını dışlamıştır. Abdestsiz ve adetliyken dokunma yasağı gibi hükümlerle özellikle kadınlar hedef alınmış ve haftalarca Allah’ın mesajından uzak tutulmuşlardır.
2. Hadislerin Öncelenmesi:
Uydurma hadisler, Kur’an’ın hükümlerini gölgede bırakacak şekilde öne çıkarılmıştır. Bu hadislerin birçoğu, Kur’an’ın öğretileriyle çelişmektedir. Örneğin, kadınları toplumdan dışlayan ve ibadetlerini engelleyen hükümler, İblis’in halkı Kur’an’dan koparma stratejisinin bir parçasıdır.
3. Ritüellerin Öncelik Kazanması:
Kur’an okumak için kıbleye dönme, Arapça telaffuza dikkat etme gibi ritüeller şart koşulmuş, böylece Kur’an’ın mesajını anlamak ikinci plana atılmıştır. Bu durum, şu ayette eleştirilen taklitçi anlayışı güçlendirmiştir:
“Onlara: ‘Allah’ın indirdiğine ve elçiye gelin’ denildiğinde, ‘Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter’ derler. (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse?” (Mâide Suresi, 104. Ayet)
Düşünme ve Sorgulamanın Önemi
Kur’an, insanları düşünmeye, sorgulamaya ve atalarının yanlış geleneklerini terk etmeye çağırır. Ancak gelenekçi ruhban sınıfı, bu çağrının toplumda fark edilmesini engellemeye çalışmıştır. Şu ayet, Kur’an’ın insana düşünme sorumluluğu yüklediğini açıkça belirtir:
"Peki, bunlar, Kur’an’ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı?" (Muhammed Suresi, 24. Ayet)
Düşünmek, taklitçiliği ve gelenekçi anlayışı yok eden bir güçtür. Taklitçilik, zihni bir başkasına kiralamak anlamına gelir ve sorgulamadan itaat eden kitleler, İblis’in en büyük hedef kitlesidir. Oysa Kur’an, insanı özgür bir şekilde düşünmeye ve doğruyu bulmaya yönlendiren bir rehberdir.
Sonuç olarak Kur’an, insanın İblis’e karşı tek gerçek kalkanıdır. Bu nedenle, onun mesajını anladığımız dilde okumak ve üzerinde düşünmek bir zorunluluktur. Gelenekçi anlayışların ve uydurma hadislerin baskısı altındaki toplumlar, Kur’an’ı anlamaya yönelirse, İblis’in hileleri etkisiz hale getirilebilir. Şu bilinmelidir ki, Kur’an’ı anlamadan okumak, düşmanla mücadelede silahsız kalmak anlamına gelir. İnsan, düşmanını tanımalı, stratejilerini öğrenmeli ve buna karşı hazırlıklı olmalıdır. Bu da ancak Kur’an’ı anlama ve yaşamına uygulama çabasıyla mümkün olacaktır.
Kayıt Tarihi : 5.1.2025 12:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!