Bu sabah…
Güneş değil, yokluğun doğdu pencereme.
Göz kapaklarımda ağır bir sis,
Kalbimde taş kesilmiş geceden kalma bir susuş vardı.
Ve ben,
Uyandığımda sen yoktun
Ama yokluğun her zamankinden daha yakındı.
Yastığımda nemli bir boşluk,
Rüyamda yarım kalmış bir cümleydin sen.
Adın, zihnimin en ıssız köşesinde
Bir harabe gibi duruyordu:
Ne girilebilen,
Ne geçilebilen…
Zaman,
Sarkacını hüznün yanına asmış.
Dakikalar geçmiyor,
Yalnızca kanıyor içimde.
Bu sabah,
Bir gül gibi açılmadı yüreğim
Solmuş bir mevsimin içinde
Çürümeye terkedilmiş bir tomurcuktum sanki.
Kahvem acı,
Ama senin yokluğundan daha az yakıyor içimi.
Her yudumda seninle dolan bir boşluk var
Bir zamanlar seviyorum dediğin sesi
Artık kendi içimde susturuyorum.
Gökyüzü mavi değil bugün,
Bakmasını bilen için kül rengidir bu sabah.
Ve ben,
Külün içindeki son kıvılcımla yazıyorum seni;
Sana değil
Senden kalan gölgeme…
Bir tek sen eksik değilsin artık içimde,
Ben de yitirdim kendimi,
Bir aynada yansıması kalmamış yüz gibiyim
Ne bakan ben,
Ne görülen sen...
Ve hüzün...
En çok sabahları seğirtiyor yüreğime,
Çünkü her yeni gün,
Unutmak değil,
Hatırlamakla başlıyor senden kalan her şeyi.
Kayıt Tarihi : 27.5.2025 09:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!