SIRADAN BİRİ İŞTE...
Bak yine süzülüyor kuşlar gökyüzünde, yine delice çırpıyor kanatlarını, varmak istedikleri bir yer var yine çok uzaklarda.
Delice esen rüzgara aldırış etmeden, savrulup dursalar da oradan oraya, yine de vazgeçmeden devam ediyorlar uğruna her şeyi göze aldıkları Yollarına.
Bak yine gelmiş sana göçme Mevsimi yüreğimin, toparlamış ne var ne yoksa yüklenmiş sırtına. her şeyi göze alıp düşmüş hiç bilmediği Sen Yollarına, göç etmeyi bile bilmeyen bir serçe misali, küçücük kanatlarının kırılacağından bile Habersizce, Hiç aldırış etmeden sırtındaki onca yüke, hazanı yaşarken inceden inceye, koyulmuş kış gelmeden Sen Yollarına. geriye kalan sadece bir hazan ve birkaç damla yaştı gözlerimden yağan..!
Ey benim yüreği bana bencil sevgilim.
Hiç Acımadın canımı yakarken, kırıp dökerken, Oysa sevmeyi de biliyordun, değer vermeyi de ben seni başkalarını severken gördüm.
Ey gönül, gördün mü bak!
Asla dediğin ne varsa, tutuldun kaldın işte.
Kapılıp gururunun girdabına, savruldun durdun ve yenildin, asla dediğin her şeyin en acımasız haline.
Sus artık ve anla;
Asla vediğin ne varsa
Bir gece çöktü üstüme
Sessiz, ağır, tanıdık…
Sanki ay bile saklandı bulutlara,
Gölgeler yürüdü duvarlarımda.
Ben sustum, içimde fırtınalar
Kök saldı zamanın kırık dallarında.
Kadın olmak, sokağa çıkarken bile iki kere düşünmek.
Kadın olmak, giyimine dikkat etmek demek.
Kadın olmak, sen konuşamazsın demek.
Kadın olmak, yaptığı onca fedakarlığa rağmen, sen ne işe yararsın? demek.
Kadın olmak, gülüşünü bile kısmak demek.
Kadın olmak, canice öldürülmek demek.
Ben en çok kendime kırıldım bu hayatta.
Kendimden esirgediğim sevgime, herkese fazlasıyla verdiğim ama bana kalmayan değere, olur olmaz herşeye ağlayan gözlerime çok kırgınım işte.
Suçlu olan ben değilim aslında, öğretmediler ki bana sevilmeyi, ben sadece sevmeyi bilirim, bir de sevilmek için herşeyden vazgeçmeyi.
Ta çocukken öğrendim sevgisizliği, birinin gözlerinin içine bakıp sevgi dilenmeyi, yüreğimi elime alıp yürümeyi.
Bir lokma sevgi için elimde avucumda ne varsa, önlerine sermeyi.
Oyuncağı elinden alınmış bir çocuk kadar kırılgandı yüreğin...
Bir sevgi karmaşasına takılıp
Düştüğün yerde,
Kanayan dizlerinin acısını bile anlayamadan
Oyunu kaybeden arkadaşını teselli ederken
Buluverdin kendini.
Hoş geldin!
Karanlık dünyama aydınlık getiren,
Yüreğime huzur katan,
Sevgisizliğimi unutturan,
Kalbime yeniden umut olanım...
Ömrüme bahar oldu gözlerin, sevdiğim,
Karanlıkta kalan yüreğimi aydınlatıp,
Siyaha boyanmış hayatımı renklendirdin,
Yüreğinin renkleriyle.
Hani sen doğdun ya hayatıma,
Biraz hüzün kokar sonbahar,
Sararan yapraklar mı dökülüyor, içimiz mi bilmiyorum.
Tıpkı hayallerimiz gibi çekip giden güneşli günlerin yerini alan yağmurlar,
İçimiz kadar dolu gri bulutlar kapladı gökyüzünün derin maviliklerini.
Dışımız da içimiz gibi üşüyor şimdi;
Buz tutmuş duvarlar mı ördün yüreğine,
Saklanmak için mi dağlara büründün sessizce?
Kırılmayan heves mi kaldı içinde,
Yoksa kaçışların hep aynı yaradan mı, söyle?
Aynı acıyı yeniden yaşamaktan mı korktun?




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!