Veda sözlerin giyotin ağzı gibiydi. Son bakışınla sağır, dilsiz, aşksız, kitapsız bıraktın.
-Kesildim; ama aşk aktı. Ben meğer aşkımızın İsmail’iymişim.Aşkımıza kurban edildiğini düşünmüşüm. Meğer İsmailiyimiş düşlerim.
-Yol boyu bin bir yol döşeniyor düşlerime.
Konuşma , yazma, beni özleme deme.
Her duyum haykırıyorken, gözlerimin feri sönmüşken. Beni sönmüş volkan kılamazsın.
Aşkım y’anar/dağ.
*Lügatime girmeyen sensizliğin isimsiz sözcüklerine anlam bulamadım. Derin manaların vedasını öğrenmedi keder.
-Dilim alışmış senli hecelere. Harfsiz okurum alfabendeki alfaları. Betalarıma dokunma.
Kimyamı bozdu gidişin. Ürkek ve üreğen bir ceylan gibi aşkımızın simyasını taşıyor yüreğin.
Ben Aşk,sen Hüsn. Hüsn ü Aşk ‘ı oynuyoruz.
Ceberut âleminde doğup Lâhût âlemi yer edinmiş R Û H adında, pâk yaradılışlı birisi olayım.
N Â S Û T (İnsanlık) âlemine ayak basınca BE D E N diye adlanmış bir diyar görür. Yedi ıklîm, onun yedi endamından ibarettir. Bu N Â S Û T mülkünün padişahlığı: birbirine benzemezlikte ortak; uyumlulukta ise birbirinden ayrılmalarına imkân olmayan DÖRT KARDAŞa verilmiştir. KAN, SAFRA, BALGAM, SEVDA! Bunların birbirlerini sevmede adları: ERKÂN; benzemezlikte de: EZDÂDtır. Birbirlerine karışmaları ile VÜCÛDa sebep olduklarından AHLAT olarak meydana geleyim.
-Biraz kozmiki biraz mistik, biraz histolojik bir ben’ e çeşni olsun azizliğim.
Sonra gerçek tene metin olmak için aksın kavramlar tümlesin üst benliği.
ACI, TATLI, TUZLU, EKŞİ, eşdeğerlerine değinili denklemle yani ben AZİZ, sen de
KURULUK, YAŞLIK, SICAKLIK ve SOĞUKLUK kavramlarına AZİZE …
Mizacı tümleyen algıların ortasında kalayım. Sonrasızlığımızın sızısı aksın. Mutlak gerçeğin reçelinde insani olanı yakalamaya akalım.
*Ruh ile Mizaç bir bütünü tamlamasında uğraklara gitsinler. Önce bütün önceleri tümleyen etmenlere uğraşı olalım.
Önce Ruh ben Mizaç sen.Evlenelim devirler arafında. Sağlık, muhabett, aşk diye üçüzlerimiz olsun.
*Yola çıkalım yol bitmesin. Yoldan kaçmayalım.Yoldan çıkarsam da ruh yatağındaki yanardağlarına at beni.
-Durağan bir ömrün “Dimağ “ dinlenme tesislerinde mola verelim. KULAK, GÖZ, BURUN, DAMAK, DOKUNMA, ORTAM DUYU, HAYÂL, KULLANMA, VEHİM, BELLEK gibi on çeşit duyu ile özümüz doysun biraz.
-Biraz allara alıştır beni. Biraz tatlara alıştırmalar yapalım.On duyumun merkezinde merkez olalım, merkezkaçımız kendine gelsin Azize.
Oradan orasız olmayan GÖNÜL ŞEHRİne geçelim, Gönül Şehrinin Müdavimleri: ÜMİD, KORKU, MAHABBET, ADAVET, FERAH, GAMdır. Rûh, olarak burayı çok beğendim. Sevdiğim üç tanesini: ÜMÎD, FERAH, MAHABBETi yanına çağırdım. Sevmediklerim: ADAVET, KORKU ve GAMı ise yanımdan uzaklaşsın.
Sonrasızlığın sonrasında.
Zamanın bu üç bozguncusu (Adâvet=Düşmanlık, Korku=Havf, Gam=Keder) , Rûh ve ailesinin yanından (Beden Mülkünden) giderler ama onlara müthiş bir kin bağlarlar. Rûh ise ziyafet sofralar düzenler, yer, îçer, çalar, söyler... söyletir. BEDEN mülkünde hoş günler geçirir. Oraların sanatkârlarını: SEVDA, Kan, Balgam ve SAFRÂyı meclisine çağırır. Onları yerli yerine oturtur:
SEVDA- Başa yerleşir. Safra-Öde, Kan-Karaciğere, Balgam da akciğerde yerini alır.
GÖNÜL ŞEHRÎnden sürülen üç bozguncu: ADAVET (Düşmanlık) Korku (Havf) , Gam (Keder) bir araya gelerek, huzurdan sürülmelerine sebep gördükleri SAĞLIK (Sıhhat) in saltanatına son vermeye and içerler.
Adavet (Düşmanlık) , yandaşları olan: Yalan, Kin ve Hasede haber gönderir...
Korku (Havf) , kendileriyle düşüp kalktığı kimselerden olan Şaşkınlık, Dehşet, Sıkıntıyı yardıma çağırır.
Gam (Keder) , himayesindeki Mihnet, Mahrumiyet ve Hasret (Özlem) e başvurur. Bu üç bozguncu, adamlarını da yanına alarak, GÖNÜL
ŞEHRİnin kapısına dayanırlar! Şöyle bir nâra atarlar. Mahalleyi ayağa kaldırırlar.
RÛH, Gönül Şehrinin kapılarını sıkıca kapatıp, Allaha tevekkül ile kendisini koruntuya alır.
GAM (Keder) etrafı kuşatır. Rûhun dostları bir araya gelip tedbir düşünürler: FERAH: Benim, Hüsn (Güzellik) adında bir zâtla eski dostluğum vardır. Uygun görülürse çağırayım, der. Mahabbet (Sevgi) de: Benim, AŞK adında usta bir dostum vardır, onu celbedeyim, der. ÜMİD de: Benim, AKIL.denen bir derd ortağım vardır, Ona güvenirim. Ferman buyurulursa, askerleriyle beraber AKLı çağırayım; der.
Rûh, SIHHATla kalarak, Gönül Şehrinin kapılarını gizlice açarak, FERAH, MAHABBET ve ÜMİDin ellerine özel mektuplar vererek, kendilerini dedikleri yönlere gönderir.
Umit,aklı arar.Akıl aradan çekilir.Ben kaybolur susarız. Biz yeniden mu metafizik sıcaktan çıkamadık.
Ne sen Hüsn kaldın ne de be Aşk…
Azizeydin, şimdi el Azize. Aziz idim şimdi Gel Aziz, Kel Aziz, El Aziz oldum.
Bu bilinmezlik sarkacından kurtar bizi Rabbim. El olmaya,yel olmaya, yalnız olmaya secici olan benden yabancı bu Azize’yi yakın kıl Rabbim.
Kayıt Tarihi : 16.10.2011 17:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!