Duyguların hep saat gibi
İki kere doğruyu gösterse
Bile yetmiyor
Sürekli akrep gibisin
Etrafında dönmekten yoruldum
Şehrin ışıkları kadar uzak
Yüreğim gibi yakınsın
Öğle güneşinin tenleri yaktığı
Dilimin adını emdiği yerdir
Sevdamın balokonuna çıkarmısın
hüzün kok ihanet tüt
gelen sende kalsın
sen kımsede yanma
ağla sadece ağla
giden sadece tunçtu
gelecek olana seni sordu
Sonbahar gelirdi köyüme
Samanları mereklere,buğdayları ambara
Atları yılkı ya inekleri ahıra bırakırdık
Öğretmenler bizi harmanda yakalardı
Damı akan çatısı olmayan
Odun sıraları bile bulunmayan
Zelinin bir odası var cette
Nemiyide op yapacak ilerde
Zeli havalımı havalı
Nemy biraz daha dengeli
Aslında zeli egeli
Ama tam nereli belli değil
Tut elinden tuzağa düşmüş kekliğin
Dağlara karlara tutsak binlerce yıldır sis
Kar kurtları olmasa bulutları geçerdi karlı dağlar
Yüreklere kurt düşmeden tutsaklık bitmez
Sisler nasıl inerse yaşam alanlarına
Bütün sevgi yalanlarını yaktım
Aldatmaları yıktım
Seni seviyorumdan bıktım
Her şeye kırıldım kızdım
Güven duyan erguvan beynimi geri ver
Ağva sırtında deniz, kollarında çiçekler
Ellerinde nehir
Başın dik ayakların sonbahara doğurmalar yapıyor
Dökülen yapraklara inat
Sen ağva sen yayla
Kayalar yükselir kaynaklarda
Yeşil bir zeytin tabağımda
Kara bir sinek yanağımda
Mevsim sonbahar der gibi
Ördek sesleri kulağımda
Sen ve senler hep aklımda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!