Sonbaharla vuslatı bitince yüreğin,
Ayrılık kapımı çalsın diye bekliyorum,
Bu camına ayaz vurmuş sabahçı kahvesinde.
Üstü başı perişan,abasız bir derviş şimdi yüreğim.
Dayanacak bir sopa bile bulamadan,
Hayatın ortasında kalakalmışım.
Ökseye tutulmuş bir kuş gibiyim,
Geçmişim kendimden.
Yitirmişim varlığımı,
Yoklukların ortasında kalmışım.
İlkbaharda açan kır çiçekleri,
Bir yanda geçmişim,
Acılarım,
Tüm hayatım.
Bir yanda,
Sonu olmayan,
Nerde biteceği bile belli olmayan bir hikaye.
Sevgili,
Gitmek istersem tutamazsın demiştin ya...!
Ve gittin işte!
Makarasından boşalan ip misali,
Aniden ve sessizce,
Tutamadım.
Ay her gece denizin üstünde yükselip,
Kızıla boyadığında karanlık suları.
Şımarık bir çocuk olurum,
Şapkası yana düşmüş,
Elleri ceplerinde,
Tenekelere tekme savurup,
Şiir, tahmin etmediğin,beklemediğin zamanda gelen bir misafir,
Değil midir aslında?
Zamanlaması kendine özel.
Ne zaman dilerse o zaman gelir,
Ne isterse onu fısıldar yüreğine.
Ve kalemin ucundan damlayıverir bembeyaz sayfanın üzerine,
Çok geç öğrendim.
Sonbaharda yağan yağmurda ıslanmanın keyfini.
Sararıp dökülenin yapraklar değil umutlar olduğunu.
Akıp giden her anın umudumuzu da sürükleyip götürdüğünü,
Çok geç öğrendim.
Tatlı sözler girerken gönülden içeri,
Bir tebessüm olur çıkardı güller yanaklarda.
Umut,özlem,bekleyiş üzerineydi hep tezlerimiz.
Ve karşısında her daim sıralanmış antitezlerimiz.
Yığın yığın olmuş sorular,
Önünde diz çökerdi iç geçirmelerinde.
Bir dala bağlamak isterken gönül ipimi,
Kaçıverdi ucum.
Hüznün sayfası saçıldı önüme.
Ne melodiler fısıldadı yüreğime,
En yanık sesiyle.
Ne ninnilerini duydum,
Hayalin vurduğu zaman gözlerime,
Iraklar yakın
Sevdan bir türkü olur yüreğimde..
Senin sevdiğin şeyleri sevmeye başlar küçücük aklım,
Geçtiğin yolları kendime mesken tutardım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!