Ben ne Hiroşima’da sakat kalan
bir kız çocuğu,
ya da Gaz Odasında kavrularak ölen
bir Yahudi,
ne de Solingen’de umarsızca yakılan
bir aileyim...
(Kitap I - Bölüm II)
Buradan gireceksin denize
terli havanın,
iğrenç sıcaklığında
anlık buz kütlesi gibi
Aşk
iyilikler hayal edilerek yatılan
uykusuz gecelerin sabahında,
uyuya kalarak
kötülükler girdiğinde
rüyana selamsız,
Aslında ben,
öteki hayatımda daha mutluydum...
Dostlarım vardı, sevdiklerim
onlarla yeşerdim, onlarla yaşlandım,
darıldığım günler az oldu onlara ama
sarılmak isteyip sarılamadığım günler çok.
Saatler durmasa da güneş yüzünü Dorylaion’a gösterecekti elbet, gelincik doğduğunda,
İslambol ile Dersaadet hiç bu kadar kıskanmadı İstanbul kelimesini, on dördüne vardığında
Buruşturup kâğıttan yüreğini atmak yerine yuvarlayıp golünü attı hayata, tam on yedisinde.
Esti yıllar boyu, gürlemedi; çok özlese de mahzunca bıraktı Porsuk çayına muzırlıklarını
Lale devrinde gülleri derdi. Mavi Ay’da Maddie Hayes olup, Taş devrinde Wilma’yı yendi.
Neden bu kadar imkânsızsın, erişilmezsin,
Neden bu kadar vefasızsın, sevilmezsin.
Niçin haykırışımı anlatamıyorum doya doya?
Niçin duygularımla dokunamıyorum sana,
ve gözlerim nasıl erişemiyor gözlerine
sözlerim, fısıltılarım yetişemiyor kulaklarına
Önemli olan
seni görmek değil.
Önemli olan
gözlerin de değil.
Önemli olan
senin gözlerinin
Ömrünüz
Cep telefonlarınızın
kişiselleştirme ayarları gibi,
Genel Ayarlar ise savaş acısı.
Aile ve dostlarınız ölmediyse
dönüp durursunuz pervane misali
Farklı kültürlerde üç insan;
Birincisi
yorgun ve somurtkan
gözlerinin altında
akşamdan kalma siyah halkalar,
kafasının içinde
Neden daha önce demeyin Doktor
Çünkü;
mecburi tek girişi olan
büyük kapılı
dönme dolap hastanelere
gitmenin ötesinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!