Gülüşünü Gördüm,
Aşinaydım Meğer Adn Cenneti’ne.
Sesini Duydum Bir Gün,
Anladım O An —
Ebabillerin Diliyle Yazılmış Dualardı Sözlerin.
Gülüşünü Gördüm,
Aşinayım Adn Cennetine.
Sesini De Duydum; Bilirim Artık
Ebabillerin Dilini.
Bir çiğ damlası,
Bir üzüm buğusu,
Bir gün ışığı,
Bir ebemkuşağı.
Dokunamadığım her şeydesin,
Bir altın makas,
Bir altın kordon...
Kesemem mi sanıyordun?
Bir çelişki,
İçime yamyamlık yapan içime bir şey söyle.
(Söylemeyeceğini biliyorum aslında. Ama, umut işte...)
Bunca dert varken dünyada, içim içime eziyet olmasın.
Görüp anlamıyorsun; içler dışlar çarpımında çarpılıyorum.
Bilip de susuyorsun, parantezler toplamında toparlanamıyorum.
İnsanın gelebileceği en son raddedir yalnızlık.
Bir dağın başından uzak ovalara bakmak gibi,
En derinlerde saklı inciye dokunmak gibi,
Sevgiden, iltifattan, gıpta edilmekten münezzeh,
Allah'a yakın, nefisten uzak bir yolculuk halidir o.
Haddini aşabilecekken, sınırda dimdik durmaktır o.
Uyku kollarını açıp çağırıyor beni.
Uyku, sen nasıl bir aşıksın?
Ne zaman boşlasam seni
Ne zaman aldatsam seni,
Yumuşacık teninle sararsın beni.
Fâni'den yana bir medet ummadım senden.
Bâkî'ye sakladığım hevesimdin sen.
Tek başıma geldiğim dünyadan,
Sonsuzluğa tek gitmemekti dileğim.
Şeytanıma iman ettirdim,
Bir gönlü tutuşturabilecek ne varsa,
Sende hep bir fazlası var.
Özlemin, hasretten fazla,
Sevgin aşktan fazla,
İkimiz de yanıyoruz yanmasına da,
Ben, odun gibi sıcak ve çabuk;
Sen, demir gibi yavaş ve soğuk.
Ve fakat yanıyoruz günün sonunda.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!