Bana bir damla göz yaşını yolla, boynuma düşsün.
Acılarını dışarıdan görmen için kolyem olsun.
Bana bir damla göz yaşını yolla, gözünden akan nur olsun;
Yorgun yüreğimin üstünde madalya olsun.
Sana gönderdiğim göz yaşımı omzunda sakla;
Bir yalan söylersin,
Ya da saklarsın bir gerçeği.
Gökkuşağının renkleri değişir.
Bende yeşilden mora geçer,
Sende maviden kırmızıya...
Sen bir mor Bulursun nasıl olsa.
İki ses vardı odada,
Biri hep geç kalan.
Diğeri duvarlara çarpan,
Ve geri dönerken eksilen.
Kadehte bırakılan son yudum gibi bir bakışın sızısı kalır bazen.
Bastığımız kaldırım taşlarını anmak çok mu zor?
Çok mu zor emdiğimiz sokak çeşmelerini hatırlamak?
Hiç mi görmüyorsunuz rüyanızda gazete kâğıdından şapkaları?
Bunları hep ben mi yapmak zorundayım sizin yerinize?
Siz unuttukça benim boynuma borç, gece bağıran bozacıları anlatmak.
Vitrinde bir mankensin sen.
Üzerindeki elbiseleri sürekli değişen,
Dışardan dikkat çeken, albenili.
Dışarıdan bakınca çok da cicili bicili,
Her hafta değişen elbiseleri taşıyan,
Kadın ve erkek herkesi hayran bırakan.
Ey sevdiğim...
Yavaş yavaş duygularım doluyor bulutlarına.
Mısra mısra sevda yağıyor üzerime,
Sokakları şiir götürüyor.
Ey sevdiğim...
Liseye giderken aldığım çakıyla kazıdım seni yüreğime.
Bundandır resimsiz ve gayrıresmi sevişim seni.
Nasıl şişede durduğu gibi durmuyorsa mey,
Gönlümde de durmuyor senden gayrı hiçbir şey.
Öyle bıktım ki göz yaşından,
Öyle iğreti geliyor ki kulağıma ağlama sesi…
Her göz yaşı timsahtan gibi geliyor gözüme,
Her ağlama sesi zevkten gibi geliyor kulağıma.
Acı’nın da bir tadı vardı eskiden.
Şimdi küflü limon tadı var tadında.
Ne zaman düşünsem seni
Ne zaman aklımdan geçsen
Bir bereket dokunuyor ki zihnime
Sebebi sen, amacı sen
Kabul olmuş duamsın
Ben çok kırıldım bu mutfakta.
Can kırıklarıma basa basa dolaşıyorsun, yapma.
Kanayan yüreğimin damlaları karışıyor,
Kesik ayaklarının kanına.
Silsem de çıkmıyor lekelerin,
Ne mutfaktan, ne aklımdan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!