Hüseyin Evcil Şiirleri - Şair Hüseyin Evcil

0

TAKİPÇİ

Hüseyin Evcil

Anlatmak için zorlanıyorum, inebileceği bir alan bulamayan kuşlar gibi. Birbirimizi anlamadığımız ortada. İletişim, dostluk, yaşama açılan pencereler gibi tüm ortak değerler ve inançlar adına hayal kırıklığı. Uçurumun kenarında dizilen güven duyguları. Taşların, ağaçların tanık olduğu acı tebessümler. Atmosferimiz gittikçe inceliyor. Elimizin altındakiler sıkıştırılıp anlamsız, saçma bir intihara mı zorlanacak? Aynı yolda koşan insanların birbirlerini aldatıp tekmelemelerini anlayamıyorum hiç. Yeryüzünün en kötü karakteri bile, giysileri içinde, akıcı ve etkili konuşabilir, ancak yaşadıklarına, yaşattıklarına, kendisi ve insanlar için yaptıklarına, özgür olup olmadığına bakman gerekirdi maddi servetinden önce. Taşıdığımız bilinç nedeniyle; artık birbirimizin zamanını, duygularını kullanamayız. Yolun açık ve aydınlık olsun. Hoşça kal.

Devamını Oku
Hüseyin Evcil

Güneş; çok güzeldi meleklerin arasında. Güzelliğini kaybetmek gibi bir kaygı taşımıyordu. Okşadığında ne kadar da berraklaşıyordu her şey. Anında fark ediliyordu dağların doğru sularda yüzmesi... Kendime geldim, kırmızı fenerlerin buluştuğu noktada. Ormanlar soğuktu, ölülerse unutkan... Yağmurlu içkiler içiliyordu, inanılmaz acıklı kıvrımlarında yaşamın. İlkel deniz üstü silahlar tıkanıyor, düş demetleri uçuşuyordu siyah beyaz kentlerde. Gittikçe daha sık yüz yüze geliyordum akıl dışı yol girintileriyle. Cehennemde ciddi bir toprak çatlamasıydı bu, boş dünyaları eğlenceye çağıran. Bir gün demirli ekmek, bir gün kömürlü ekmek, bir gün kırılmış ekmek... Anlayamıyordum şiddetli çalmayan tehlike çanlarını ve bilinçli toz bulutlarındaki kan izlerini. Büyük ağaçların gölgelerinde sigaralar söndürüp yalnızca gökyüzüne haykırmak, ardından da pencereleri genişletmek yetmiyordu artık, yetmiyordu. Bulup sorgulamak gerekiyordu duvar ustalarını. Nasıl unuturum, yoksul beyaz kelebeklerin çukurlar yumağında süründükleri zamanları? Doyumsuz, vahşi rüzgarlar alçaktan geçerek hızla içimi tutuşturuyorlardı. Gün beklerken, dün çıkıyordu bütün yumurtalardan... Parçalandım, işe yaramadı. Öldüm, işe yaramadı. Yıldızlarım doğdu, kara deliklerden habersiz. İşkencelerde mavi mutluluk bitkileri... Koşarken uçmak, yaşarken sevmek... Loş ışıklarda çocukluğumla kucaklaştım, sabahlar sıkıştırılıp soyulmadan. İzin verdim kaçmasına. Kalın giysi gibi taşıyamazdı kirli havaları. Taşıyamaz, başı dönerdi. Sergi açılışlarında anımsayacaktım saflığını. Tanrı’nın günlüğüne kısa yorumlarımı yazacaktım korku duymadan. Tablolar başıma saplansa da, ağlamayacaktım.

Devamını Oku
Hüseyin Evcil

Kutsal savaşın iki büyük yıldızı gibiydi yüreklerimiz, diriliş tarihini ısrarla vurgularcasına. Arınmış yörüngede anıtsal çizgiler ve sahnede kazanılan ölümsüzlük... Sığınağımızda bitkilerini okşamıştık mahşer gününün. Bütün düş gazetelerini de okumuştuk. Tutkularının dansında tapınaklardan gülümseyip şiirler yazmamı beklerdin. Yazamazdım. Dokunamazdım gölgelerine. Ağırlığına dayanamazdım. Kolay mı, hangi kalem, hangi dize yansıtabilirdi, hangi mevsim çözmeyi başarabilirdi ruhundaki sıcaklığı? Bembeyaz, parlak pencerelerin vardı.Yeryüzü meleği değildin sen. İçimde susmayan fırtına, gecelerimde son çağ felsefesi, dudaklarımda gizlenen gökkuşağı. İşte varlığının üç maddelik tanımı...
Seni seviyorum; bugün, yarın, bin yıl sonra ve her şeyin sonundan sonra. Geçmişte tohum, gelecekte aydınlık. Şu an sadece hafif bir müzik ve alevlerin ortasında şarap yağmuru.

Devamını Oku
Hüseyin Evcil

Sevgili Babacığımı kaybettiğim günün üzerinden üç mevsim geçti. Terledim, titredim. Ancak iki şiir yazabildim. Zavallı Toprak ve Son Saldırı başlıklı şiirler. Derinliğine yaşanmış o kadar çok şey varken, oturup bunları yazmak, nefes alıp vermek kadar doğal aslında. İnsanı alt üst eden duyguları susturmak mümkün olmuyor ve sıkışıp kalıyorum yeryüzü ile yıldızların arasında.
Yaşamın gerçekleri: sadece düşündürmüyor, acı tohumlar bırakıyor insanın kucağına . Bu etkilerle yazmayı yarım bıraktığım çok oldu.

Devamını Oku
Hüseyin Evcil

Bugün, babasız geçirdiğim ilk babalar günü.
Ziyaretimin amacı böyle bir günde sizi yakından görmek,
sağlıklı ve mutlu olduğunuzdan emin olmaktır.
Şahsınızda mevcut bulunan: asalet, erdemler ve mutlaka izleyip örnek almam
gereken tüm güzel birikimleriniz nedeniyle saygılarımı sunuyorum.
Lütfen kabul ediniz.

Devamını Oku
Hüseyin Evcil

Kadın; mükemmel fiziğiyle, mükemmel ölçüleriyle, galerideki bir sanat eseri gibi durmakta... Aklıyla, ruhuyla; uzaktaki sevgilisine kilitli. Ayrı mekanlarda nefes almanın durgunluğu, oturuşundan kolayca anlaşılıyor. Belki de dün gece telefonda, yine istemeyerek tartıştılar. Tartışma, uzadıkça uzadı. Aslında hiç gereği yoktu yaşanan sıkıntıları abartmanın ama yolunda gitmeyen şeyleri konuşmamak, rol yapmak olurdu. Zaten toplum adı altında bir grup canavar onlara mutlaka ulaşıyor ve öfkeyle, vahşice saldırıyordu. Yıldızlara sığınmak isteyen genç gece bulutlarının bile işkencelerde törpülendiklerini hissetmekten yorgundu ikisi de. Geçmeyen tuhaf bir yorgunluk... Oysa yaşamak, mutlu olmak, herkesten önce onların hakkı sayılabilirdi. Savaşa katılsalar; ölümsüz aşkları, çok şeyi susturabilir, çok şeyi de kökten değiştirebilirdi. Son günlerde ağlamıyor, sadece bekliyordu göğü kucaklayan onur anıtı gibi... Beklemek zordu, ama zoru başarabilirdi. Çünkü, içinin doğal mimarisi, doğal estetiği, dış çizgileri kadar olağanüstü güzeldi. Işıl ışıldı ... Yetenekliydi. Yazıyordu ayrıca. Her yazdığı eserde; yaşama dair, ölüme dair ağır renkler bulunurdu. Titrerdi, uçardı, sevgilisinde sevgisini çoğaltırken. Aynı yörüngede demirlemişlerdi. Bu bütünlük; psikolojik, metafizik açılardan yorumlanamayacak kadar çok boyutluydu. Hafif yorgundu yüreği. Zaman zaman salonda geçmişiyle baş başa kalmayı tercih ediyordu, altın çağındaki fırtınaları sorgulamaksızın. Dünyasını, bedenini daha güçlü sevmesi gerektiğine inanarak, içindeki boşluğu böylece yenebiliyor, yaşamının günden güne anlam kazandığından emin olabiliyordu. Beğenildiğini, sevildiğini, seçildiğini biliyordu. Genel yapısında bazı belirgin özellikler vardı; Zengin mimik - içten gelen ateş - gizlenmiş sinirlilik - hissettiği her şeyi gövdesiyle dile getirebilme - pozitif enerji - özgün dalış ...

Devamını Oku
Hüseyin Evcil

İşte ülke, işte yaşam, işte seçenek...
toz duman düğümlenmesinde
öyle dediler
öyle oldu
kum saatleri kırık
çelik yığını gibi ağırdı bedenlerimiz .

Devamını Oku