Eğitim Yöneticisi/Öğretmen, 1969 yılında Trabzon’da doğdu.1992 Ankara Üniversitesi mezunu.1995 Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,Türk İslam Edebiyatı Ana Bilim Dalında yüksek lisansını tamamladı.
Önce yalnızlığını asıyorsun nemli duvara
Ceplerinde ekin gibi biriken uykularını
Çıkarıp koyuyorsun masaya
Henüz yazılmamış bir şiirin ilhamını
Kırmızı bir karanfil gibi iliştiriyorsun yakana
Yâr eli değer toprağın yüzüne
Yağmura benzeyen bir emirle
Gökyüzünden inen
Demir ve vahiy yerine
Taptuk gözlerine vurgunsam
Dergahının rahlesinde
Hep ikindi oluyor gün yolunu hecelerken
Yatsıya nasıl hazırlanırsa bütün minareler
Deniz öyle dalgın uzanıyor aramıza
Dalları kırılmış bir ağaç kadar durgun
Ateşe atılmayı bekleyen kelebekler
Yatıya kalan konuklar gibi yorgun
Özlemek yasak Gülüm
Taflan yüklüyken heybemizde
İki kuş kanadı kadar da olsa
Gamzenle yüzünün arası
Aşk uçumu mesafelerde
Hüzündür aşan ses duvarını
Ürküttüm kar kiraz kuşlarını
Uçup gittiler yalnızlığımdan
Sığınıp gökyüzü yalnızlığına
Tek bir kanat bile çırpmadan
Kırılan bir dalın sesi kadar
Akşam oluyor bir gemi ayrılınca limandan
Ansız sönüyor kentin ışıkları
Ben sonbahar oluyorum usulca
Gitme, tenha bir kuytu ararken kuşlar
Yüzü yağmurda unutulan çocuk
Gözlerin rıhtımı oluyor günbatımının
Asfalt yolları tutardı
İşaret parmakları ve kalp atışları
Tetikte ritimlenen devriyeler
Vakti hiçe sayan bir karanfil
Kaybolurdu her akşam içimizde
Artık lügatlerden çekildi kelimeler
Yırtılan gömleğini sandıklarda saklayan
Bir gece vurunca kıyılarına
Her şehir defne yaprağına sarılı
Ölüler bırakır efsunlu ırmağına
Yağmur dinmeyen acılarla yarışırdı
Günün ucuna tüneyen solgun akşamla
Gecenin iki ucunda
Mor rengi dudaklarıyla
Bir ölüm düşün
Yanık bir göçebe türküsü
Belalı haritalarda kanayan yüzün
Alın yazısı diye gülümse bana
Aşksızlık ağrısı
Çağın kalbine dokunan
En büyük aldanıştır yaşamak
İçimizde yokluktan bir kaledir
Şadırvan sesi ve servilerin çağrısı
Dünya dalında çağla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!