ben en çok kendimle konuştum
laf lafı açıyor İnsan kendiyle konuşunca
en acımasız günahları kendime yükledim
çarptım çıkardım böldüm ikiye
bir yanımı affetsin diğer yanım diye
Ayak izlerini topladı evin her köşesinden
Valizine doldurdu hatıraları
Ayrılığa kurdu saati
Bütün çözümler sapa kaldı
İncinmiş sözcükler düştü yere
vuruldum kaldım, kalakaldım
cesedime çarpmadan geçti
sustum, öylece sustum
hiç var olmamış gibi
râm edip yüreğimi
annem, doktor
babam, subay
amcam, futbolcu
teyzem diplomat olmamı istiyor
öğretmenimse; 'bu çocuk resme yatkın' diyor
kimse bana sormuyor
ne farkı vardı?
bir tatlı gülüşün, bahardan
birinde “bademler” aldandı
diğerinde “ademler”
Bir ihtilal yılında doğdu.
Yoksullukla geçen çocukluk yıllarında düş kurmayı öğrendi.
Gençliğinde düşlerinin peşine düştü.
İlk öpüşün coşkusunu tattığında; çağlalık dönemi bitmiş, kart bademlik dönemi çoktan başlamıştı.
Yalancı baharlara aldandı.
Esrik bir ruhla sevimli bir palyaço gibi dolaştı şehrin en kalabalık caddelerinde. Kırmızı ışıkta geçti.
ne kolay tüketiyoruz
havayı suyu toprağı
yepyeni bir günü
üşümek nedir bilmeyen dudakların ateşini
ne kolay tüketiyoruz
uykuyla uyanıklık arasında her şeyi
bir bahane denizinde
bilmece kendi içimizde
içine dön kendini tanı
ne şeytan yoldan çıkarır
ne de yola koyar tanrı
ağaç
'zor keserdin beni, sapın benden olmasa'
demiş baltaya.
işte bundandır ki;
kesilen her ağaç gibi yıkılıyorum
ÖZGÜRLÜĞÜMÜ SEVİYORUM
'İnanmak ve ibadet çoğu insanda bir çeşit ihtiyaçtır.
Bir güç tarafından yaratıldığını ve gözetildiğini -bilmek-
ve kendinden güçlüye yaslanma,
emanet edilme ve değer verdiği herşeyi soyut da olsa bir güç unsuruna emanet etme fikri insana...bir güven ve ...