Gelenler gidenlerin heybesini izini doludizgin yaz kirlangiclariyla sigircik sigirciga konup havalanan mevsimlere destelenip tirpanlanmis ekin boyu tarlalik firezlik…
Gökyüzü mavi dedikce mavi. Arasira süs teyyareleri ve arasira ucsuz bucaksiz kol kanat yetismeyen derinligin suluboyasindan beyaz bulut lar serpistirip dokunduracak kadar gökyüzü mavi, yeryüzü sari sicak yaz…
Seklemlerini yuyan bir pinar, selvi kavaklarin igdelerden asagiya tütüp giden kizgin kavrulmus günü sabah serinliginden alip `bütün kuslar yuvasini yapmis dügün dernek icinde, medarim ömrüm ben bir serce kusu kadar bile olamadim `dertlisinden saz calip keman girnata…
Baglar budanir, bahceler bickin….
Sogandan büberden girmizidan duttan erikten bülbülden, karamih bayirlarinda kizil topraklara navruz cemreleri nasil düser dökülürse, öylece harman yeri olur giderdi etekleri ocakta kurulu sofralara ögün krtarmaya tutusmus kizlar gelinler…
Ve biri gitmeden biri gelirdi. Daglar sahit tepeler isaret yollar kilavuz… her yorulan yolcu atlidir belki, belki katir, belki essek…tirnagina tas degmis onca dünya yükünü bir solukluk bir arada bir siginak deresinde NALBANT BÜBERHASAN `ìn evini kime sorsan söyleyen…
Hep bagda derede dagda sürüde yabanda yazida cardakta harmanda, kendi güzelligini hic yitirmiyen ve hep yaslandikca her avare zaman yolcusuna yitip gittigi dünya yalnizliginin yoksul yanina bildigi gördügü INSAN GÖRGÜSÜNDEN ele avuca sigmayan gönül zenginligini rehber edinen…
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta