Hiç üşümedim sen gittikten sonra çünkü yüreğim yangın yeri...
Tuzla buz oldum yokluğunda.
Yağmura direnen gelincik tanesi
Bir fırtına, bir kasırga , bi gün batımı.
Ha birde güneşin doğuşu
Ayın batımı gibiyim...
Battıkça batıyor gibi içim
Sanki bahar gelmiş Ocak ayında.
Sanki rengarenk çiçekler açmış bahçeler
Kokuları birbirine karışmış gibi bütün çiçeklerin.
Tarifsiz bi koku bu.
En güzel,
En kaliteli,
Aralık' da kalmaktan yoruldum...
Temmuz ayına geçmek istiyorum.
Seni, onu, bunu kırmamaktan,
Mutluluk rolleri yaparken acaba "O" da şuan mutlu mudur? diye sormaktan kendime yoruldum...
Aman üzülmesinler,
"Aman, sakın" diye diye yoruldum.
Sana yüzlerce sayfa şiir yazabilirim...
Ya da tek mısra.
Okuduğun zaman "neymişim ben be!" diyebilirsin.
Ya da,
“Neyin kafası bu?"
Ne yazarım, nasıl yazarım bilmiyorum.
Geçip giden zamana dur demeliydim.
Yıkık, dökük enkaz gönlüme.
Geri dön bi adım at!
Ve koş sımsıkı sarıl demeliydim.
Öyle bi sarılma ki ;sen bende ben ben sende sen.
Deselerde “aykırısın” otur yerine
Şımarık bir çocuk.
Saklambaç oynarken "gördüm seni" dediğinde yüzünde ki masumiyet.
Erik ağacına çıkarken,
Tek bir erik bile alamamışken daha,
Yere çakılması şanssızlık.
Üşüyorum sensiz...
Ne evin sıcaklığı,
Ne de üzerimdeki yorgan,
Ne de sobanın üzerinde kaynayan çaydanlık.
Şubat ' ın soğukluğu gibi tenim.
Aklım firarda,
Güneş dünyamı terketmişse,
Yerini gözyaşlarımla bir olsun diye yağmura bırakmışsa,
Masaya üç tabak değil de iki tabak koyuyorsam,
Beni mutluluğa inandıramazsınız...
Uykum firar etmişse gözlerimden,
Beni kandırmışlar…
“Hayatın bir ucundan tutarsan gerisi gelir” demişlerdi.
Oysa öyle değilmiş sadece beni kandırmışlar.
Ben sadece ucunda kaldım o ipin.
Yanımda dokuz yaşında bir çocuk.
Gülümsemesiyle güneşi doğuran,
Sen hiç bedenine ağır geldin mi?
Düşüncelerine demiyorum bak.
Onları sorarsan ne tartıya gelir, ne de gönüle sığar…
Çok geliyor be günde yirmi dört saat.
Geceleri daha uzun geliyor bana.
Zamanı durdurmuşlar gibi sanki.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!