elveda bu bakışlara
bakırdan katlama gemilerin
suya salınması miadını doldurdu
suları berrak olanı, bulanmış oldurdu.
elveda
son kez mi bilemem artık
ama şimdi
şimdiden çok uzaklara dek
elveda
artık
şehrin tüm hıncını
sırtında bir kambur gibi
göremeden taşıyacak,
taşacak sonra her zerresinden...
nedendir bilmediğim bu saatlerde
çok üzgünüm, çünkü bozuk paraları
bu denli ceplerinde taşıyamayan
üzgün insanların dansı oldum.
kulakları tıkanmış, gözleri bağlı
körebe oynadığını bilmeyen
büyük insanların,
eğlendiği kör
ardından güldükleri,
ebe oldum.
sonrasında ise sobe.
büyümüşlüğü
damarların maviliğinden anlayan,
aynası kırılmış kalbi
gören insanlar gibi oldum
çok üzgünüm
oysa ben deniz feneri gibi
biçimsiz kutlamaların maytapları gibi
her yere ışık saçmaya
çalışmıştım.
çok çalışmıştım,
günler, haftalar, aylar…
ama yüzünde asrın saldırganlığı olan
patronum, bana suyun acısını
günün gecesini vermişti.
aslında mülkiyetten ziyade
mülksüzlüğün popüler olduğu bu çağda
herkes kuş tüyünden yatakta uyudu!
pekala, ben ne zaman,
nerede uyuya kaldım?
ölümüne gard çekilen, fakat
hayatına savaşılmanın absürtlüğü
küçük dostlarımı daha fazla
daha fazla kanatmak değil midir?
milenyumun merkezinde
doğadan uzak her şeyden haber
fakat bi haber olmanın savunması
ötekilerin, ötekileştirmesi değil midir?
ben mücadelemi savaşlarla vermedim
çünkü cepheler ellerini
kana bulamaya hazır olan
insanların olduğu yerlerdir.
artık kalbin, sandıklardan uzak
göğe aydın yarık göğüslerde.
son yürüyüşü görme vaktidir.
çünkü artık o'na da takatim kalmadı,
o, merhamet pınarını
ülkem insanları gibi
umarsızca kuruttu.
ancak şimdi değişti her şey!
artık çok üzgün değil,
üzgünüm, daha derinden
azı çoğu fark etmeyecek gibisinden,
çünkü bahar vakti doğan,
haziranda öldü,
adı, sanı bilinmedi
bundan sonra da bilinmeyecek belki de.
pekala ben merhametin
sevginin yumuşak kundağıymışım,
evrenin eşiği kalbim
vefanın beşiğiymiş
şefkatle sallanan.
sana bu bir masal olsun.
geçmiş zaman, hatıralar...
anahtarları unutulmuş
hırpalanmış göbeklerin,
zembereği çalınmış saatlerin
yelkovanın, zehirsiz akrepleri olsun
bundan sonra
beklemek ve beklenti artık yalan
ve zamansız...
hatta manasız.
çünkü, artık ben yokum,
ben hiçbir zaman
ben
olamadım.
Onur Yavuz
Kayıt Tarihi : 20.6.2021 03:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiirin hikayesi, Bu şiirin hikayesi, Neyse, boş verin. Bu şiirin hikayesini ben biliyorum. Belki bi gün anlatırım. Ancak şundan bahsetmek isterim ki bir hayvan en çok, kendini tehlike anında hissettiği zaman ya çok korkmuş ya da çok saldırgan olur.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!