Kollarımızı göğsümüzde kavuşturduk., izliyoruz… O şimdi yoğun bir hazırlık içinde.. Acısıyla-tatlısıyla getirdiği ne varsa hepsini zaman defterinin içindeki satırlar arasına yerleştirip sırtındaki çuvalın içine koyacak ve gelişinin aksi yönünde çekip gidecek… Biz onu., getirdiklerinin sevinci-götürdüklerinin acısı ve hüznüyle hatırlayacağız…
Ve işte çuvalını sırtına aldı., arkasına bile bakmadan., dış kapının eşiğine adımını attı., saat-saat uzaklaşıp., gitmeye başladı…
Gitsin …
. . ,
O gözden kaybolduğu anda da bahçedeki çam ağacının arkasından bir bebek çıkacak… Emekleyerek ve sevinç çığlıkları atarak yüreğinde taşıdığı ve üstünde yeni yıla dair en güzel dileklerin yazılı olduğu ışıltılı süslerle dolu minik sepeti getirip penceremizin önüne bırakacak…
Ve aynı anda ülkedeki ve dünyadaki bütün pencerelerin pervazına., kapıların eşiğine…
* * *
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum