Nağme söylerim heybeden, ben uslanmaz şirâze
Usludan yeğce hâlim mahvolmuş senden Âfrâze
Mahcûbum, besmelesiz andığım ismine mahcup
Bâriz bir müsabaka bu; sen gâlipsin, ben mağlup
Kırk bin kez yenildim sana, kırk kat daha kızardım
Sînemde kanatlanmış bir sürü mektup var zâhir
Her dem kuytu her dem zifir yalnız sensin asâfîr
Çerâğân sökmemiş ıssızca sen nûra düşmüşsün
Sesin duyurmadan kim bilir kaç nâra düşmüşsün
Yedi kat semâ uyurken görülmüş tek düşmüşsün
Eşiğinde tûfânlar koparken kavimler beni sorardı
Şöhretim Nûh’un gemilerini dahi alacaya boyardı
Günâhını yazan melek ne diye çekiştirsin eteğimi
Ondan da çok yazardım seni ismin âşinâ olsaydı
Mahmur sûrette gölgeni ağyâra gizlesem örtsem
Bin parçaya ayrılır kamer seyrinde tutsun kasem
Tenhâ dehlizlerinde köşkümün kurduğun saltanât
Boynumdan vurdu bir fermân ile dizdiğim serenât
Kara rengim koysam tezgâha beş kuruşa alınmaz
Ağabeyim Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na ve Türklüğe,
And olsun muzafferdir bendelenmiş bu ülkümüz
Çünkü yâd olunmuş cemiyette mebruk öykümüz
Boynumuzda türkümüz bağrımız puslu ve demir
Gazim izinden bir emir kalmaz makber ürkümüz
Avâlim zahme tutarken kudüm âhenginle vuruldu
Hırkamı astığım kasrıma nihâî bir harâbe kuruldu
Yeni yetme süt sağardı hasır telin bakır tekneden
Kokusu sezilmez gizli derdiğim meşinler buruldu
Adını anmamıştı gözlerimiz kamaşırdı dehşetten
âlemin kevninde en derin azâbı işlediniz bendime
doğmadan elleriniz neden örterdi güzleri yüzüme
buruşuk arkaik tanrılar mefruz dilimden hak ister
taşlaşmış fücûrum misli çaldığım ateşle hâkister
âhenîn prangalara vurulmuş onulmaz esâretinde
"Tek bir candan eşini de yarattı."
Nisâ/1
Kemik taksim etmek kesmedi size dönen virdimi
Bir defa cennetten kovulmayan anlamaz derdimi
Seyyâha gem vurulmuş aşılmaz memnûlardasın
Gâlip gelinmez harpten beklenen muştulardasın
Düşlerde kayboldum bilmem hangi uykulardasın
Gizlensen de gizsen de kendinde bulanınım ben
Alnında noktalanmış elif cümlenden mahrûmum
Mevsim soğuk, dalları budanmış bir kestanenin
Rüzgâr meltem yoksunluktan bîhaber yüzünde
Râyihâ dargın, titrek bir dost ağıdı mırıldanıyor
Dost bilmez, sesinden tanınmaz, sâhibi meçhul
Okunan her kasîdede telaşa kapılıp sen diyebilen
Örtün üzerini Râyihâ, avucum kınalı kızıl yaradan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!